URAYSİM projesi Eskişehir gündeminden bir türlü düşmüyor.
Destekleyenlerde var karşı çıkanlarda.
Aslında karşı olduklarını açıklayanlar projeye değil test için rayların döşeneceği alana karşılar.
Söz konusu alanın verimli tarım arazisi olduğunu, bölgede tarım dışı alan olduğunu, bu alanın kullanılmasını öneriyorlar.
Kimileri de projenin Eskişehir Organize Sanayi Bölgesinin genişleme alanına taşınmasının daha faydalı olacağı görüşünde.
Bu tartışmanın sonunda 'destekliyorum' diyenlerin mi, yoksa 'tarım dışı alana rayları döşeyin' diyenlerin mi dediği olacak merak ediyorum.
* * *
URAYSİM projesi tartışmalarına son olarak Eskişehir Barosu'da dahil oldu.
Kent Ve Çevre Hukuk Komisyon Başkanı Hüseyin Akçar, Baro'da cüppeli düzenlediği basın toplantısında, projenin kendisine karşı olmadıklarını ancak projenin test yollarının birinci sınıf tarım arazisi statüsündeki verimli topraklar üzerine inşa edilmek istenmesini son derece sakıncalı bulduklarını belirtti.
Alpu Ovası'nın tarımsal bütünlüğü bozulacak
Alpu Belediyesi rayların döşenecek 35 bin dönümlük alanın 'tarım arazisi' olduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması için konuyu yargıya taşımıştı.
Eskişehir Barosu'da projenin test yollarının birinci sınıf tarım arazisi statüsündeki verimli topraklar üzerine inşa edilmesine karşı.
Kent Ve Çevre Hukuk Komisyon Başkanı Akçar, URAYSİM'in ülke ve kent için önemli bir proje olduğuna vurgu yaparak üzerine basa basa projeye kesinlikle karşı olmadıklarını söylüyor
REFERANDUM YAPILSIN
Tekrar ediyorum bugüne karşı karşı çıkanların özellikle altını çizdiği konu ve itarazları rayların döşeneceği alan.
Bu konu tartışmanın ana nedeni.
Karşı çıkanların hepsinin karşı olduğu konu burası.
Daha önceki yazılarımda da vurguladım.
Madem itiraz rayların döşeneceği alan.
O zaman bir komisyon kurulsun.
Rayların döşeceği alana giderek bu alan üzerinde inceleme yapılsın.
Veya çok zor değil.
Alpu ilçesinde refarandum yapılsın.
İlçe halkı ne diyecek?
Eğer refandumdan 'hayır' çıkarsa o zaman 'adaletin kestiği parmak acımaz' denilerek rayların döşeneceği alan değişecek.
Yoksa bu konu Eskişehir'in gündemini daha bir süre meşgul etmeye devam edecek.
YOKSA BİRİLERİ GÜNDEMİ DEĞİŞTİRMEK İSTEMİYOR MU?
Yaklaşık bir yıldan beri Eskişehir'de URAYSİM projesi ile yatıp kalkıyoruz.
Bir türlü şehrin gündeminden düşmüyor.
Aklıma; 'acaba birileri ısrarla gündemi değiştirmek istemiyor mu? Şehrin başka sorunlarının tartışılması gerekirken bunların üzerini örtmeye mi çalışıyorlar?' gibi sorular geliyor.
Aslında en çok tartışılması gereken şehrin yaşadığı trafik sorunu.
Kuzey-Güney çevre yolu.
İlçelerin iki aracın yan yana geçmekte zorlandığı yolları.
Çevre yolu olarak kullandığımız yol şehir içerisinde kaldı.
Şehrin trafik yükünü çekemez halde.
Bu konu üzerinde hergün konuşmamız gerekirken Alpu'da URAYSİM projesi için döşenecek rayların alanını tartışıyoruz.
Yanlış anlaşılmasın.
'Bırakın o verimli topraklara raylar döşensin' demiyorum.
Elbette onu da tartışalım.
Bir mağduriyet yaşanacaksa o konuda kararı Alpu'lular versin.
Koyun sandığı.
Sandıktan çıkan karara saygı duyulsun.
Hiç olmazsa şehrin gündeminden düşşün.
Başka sorunlara odaklanalım.
Alpu'daki rayların döşeneceği alanı konuştuğumuz kadar Kuzey-Güney Çevre yolunu konuşmadık.
* * *
Öğrenme kayıplarının telafisi 5 yıl sürer
Dünyayı kasıp kavuran pandemi ülkelere hem maddi hem de büyük kayıplar yaşattı. Yaşatmaya da devam ediyor.
Bu hastalıktan ne zaman kurtulacağız?
Onu da şimdilik bilen yok.
Yapılan aşıların koruma etkisi kimilerine göre 3, kimilerine göre 6 ay. Bazıları da bir yıl diyor.
İyimser olalım.
Bir yıl diyelim.
Bir yıl sonra yeniden aşı olmak gerekiyorsa yer kabuğu üzerinde yaşayan tüm insanlara yetecek aşı üretimi yapılabilir mi?
* * *
Bazı ülkeler kendi aşılarını üretti.
Halkına uyguluyor.
Hatta isteyen ülkelere de satıyorlar.
Ancak parası olmayan, halkını dahi beslemekte güçlük çeken fakir ülkeler ne yapacak?
O ülkelerde yaşayan insanları göz göre göre ölüme mi terk edeceğiz?
İnşallah Türkiye gibi kendi aşılarını üretme çalışmaları yapan ülkelerin çabaları olumlu sonuçlanır da aşı alacak parası olmayan ülkelere de ücretsiz verilerek Covid-19'dan ölmelerinin önüne geçilir.
* * *
Hoş parası olan ülkelerde aşıya ulaşmakta zorlanıyor.
Türkiye Çin aşısını tercih etti.
Çin'den gelen aşı miktarı 18 milyon doz.
10 milyon dozda Türkiye'de doldurulacak.
Yaklaşık 30 milyon dozu bulacak.
Oysa anlaşma 50 milyon doz idi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 'Mayıs sonuna kadarsa toplam 100 milyon dozun Türkiye'ye ulaşmasını bekliyoruz. Anlaşma bu şekilde yapılmıştır' dedi.
Ama aşı gelmiyor.
Bu nedenle Alman menşeli BioNTech aşısı da sürece dahil oldu. 4 milyon 300 bin doz civarında BioNTech aşısı geldi. Nizan ayı içerisinde bir parti daha BioNTech aşısı gelecek. Buna ek olaraksa 30 milyon dozluk opsiyonlu anlaşma yapılmış.
Yaz'a kadar farz çalışmaları tamamlanıp Dünya Sağlık Örgütü tarafından da onaylanırsa Türk aşısı da piyasa çıkar.
Aşılanması gereken herkes aşılanır da, hastalığın etkisi azalır.
'3 aylık öğrenme kaybının telafisi 2 yılda mümkün'
Salı günü Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Talip Geylan Eskişehir de idi.
Yaptığı basın toplantısında önemli bir konuya değinmiş.
Yaptıkları araştırmalarda 3 aylık öğrenme kaybının telafisinin 2 yılda mümkün olabileceğinin görüldüğünü, geride kalan 1 yılın büyük bölümünde okulların kapalı kaldığını, bunun telafisinin ancak 3-5 yıl sürebileceğini söylemiş.
Geylan, pandemi dolayısıyla geçtiğimiz yılın mart ayından bu yana eğitim-öğretimin çok büyük sekteye uğradığını, normalleşmeyle birlikte bir nebze olsun umutlandıklarını, ancak artan vaka sayılarıyla birlikte öğrencilerin zarar gördüğünü vurgulamış.
Pandeminin en çok etkilediği kesimlerden birisi de öğrenciler.
Lise giriş ve üniversite sınavlarına hazırlanan öğrenciler var.
Okulda haftanın 5 günü yüz yüze alınan eğitimle evde uzaktan alınan eğitim arasında çok bütük fark var.
Okulda öğrenci öğretmenin anlattıklarını can kulağı ile dinliyor, anlamadıklarını soruyorlardı.
Bu nedenle Sayın Genel Başkanın da ifade ettiği gibi, salgın öğrencilerin geleceğini de ciddi anlamda etkiledi.
* * *
Okullar nerede ise 1 yıldır kapalı.
1 Mart'ta hafta da 2 gün yüz yüze eğitim başladı.
Haftanın 3 günü ise öğrenciler uzaktan erişimle ders yapıyorlar.
Pandemi bu yılda devam ederse, bunun telafisi demek ki çok kolay olmayacak.
Genel Başkan Geylan,' En büyük duamız, temennimiz hem ülkemizin hem de insanlık aleminin bu musibetten kurtularak hayatın normal koşullara dönmesi, yüz yüze eğitimin başlaması ve öğrencilerin okullarıyla buluşabilmesi' demiş.
Hepimizim temennisi de aynı.
Bunda iş yine bize yani vatandaşlara düşüyor.
Ya kurallara bütünüyle uyup bu beladan kurtulacağız ya da çocuklarımızın okullarından mahrum etmeye devam edeceğiz.
* * *
TEŞEKKÜRLER ARKADAŞLAR
Salı günü Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Eskişehir Şubesi'nin 2. Olağan Genel Kurulu yapıldı.
4 yıl il temsilciliği görevinden sonra , TSYD'nin Eskişehir Şubesini kurmak genel merkez tarafından için görevlendirildim. 2018 yılının Şubat ayında kurumsallaşma işlemleri tamamlandı.
5 Mart 2018 tarihinde de şubemizin ilk genel kurulunu gerçekleştirdik.
Eskişehir Şubesinin kurucu başkanlık görevi bana nasip oldu.
Gazetelerde ve ajanslarda çalışan arkadaşlardan oluşan TSYD Eskişehir Şubesi yönetim kurulu olarak büyük bir talihsizlik yaşadık.
O da 2020 yılının Mart ayında patşak veren Covid-19 virüsü.
Elimizi kolumuzu bağladı.
Sadece bizi değil tüm kurum ve kuruluşların da.
Oysa ki hedeflerimiz vardı.
Onları gerçekleştirmeyi çok arzu ediyorduk.
3 yıl göz açıp kapatıncaya kadar geçti.
* * *
Geçtiğimiz salı günü ikinci olağan genel kurulumuzu gerçekleştirdik.
Pandemi koşullarına uyarak yapılan genel kurulda yönetim kurulunda zorunlu bir değişiklikle spor basına emek veren arkadaşlarımızın destekleriyle yeniden göreve getirildik.
Bütün temennimiz yıl sonuna kadar Covid-19 salgınından tamamen kurtulmak ve zorunlu olarak ertelediğimiz hayallerimizi gerçekleştirmek.
Ağabeylerimin, arkadaşlarım ve kardeşlerimin destekleriyle yeniden üstlendiğimiz görevi layıkıyla yapabilmek.
Destek veren ya da vermeyen tüm spor basınına hizmet eden arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
* * *
Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu:
Sadi Seda, Ayhan Aydıner, Erkan Midilli, Erhan Ünal, Nazım Aydın, Deniz Açık ve Ahmet Deniz Canoruç.
Denetleme Kurulu: Suat Topateş, Ali Baş ve Emrah Yaşar.
* * *
Ateş İle Su
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa.
Demiş ki suya:
'Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol…'
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa.
Al demiş;'Yüreğim sana armağan…'
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına…
Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı…
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su…
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları…
Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu.
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu.
Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını….
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki:
Ateş sudan, su ateşten kaçar olmuş..
Ateşin yüreğini sadece su.
Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş…
(Can Yücel)* * *