'Ahmet ATUK' denince benim aklıma hemen Şevket Süreyya AYDEMİR'in 'Suyu Arayan Adam'ı gelir…

Şevket Süreyya'nın kendi yaşam öyküsünü anlatan o kitap bence şöyle özetlenebilir: 'Yıllardır aradığı suyu bulmaktan umudunu kesen adama içinden bir ses: 'Daha derinlere in, daha derinlere!' diye seslenir. Adam daha derinlere iner ve suyu bulur…'

Kendisini çeyrek asırı aşkın bir süredir tanıdığım Ahmet ATUK, Eskişehir sevdası uğruna nice fotoğrafların ve belgelerin derinliklerinde dolaşıp duruyor…

Ahmet ATUK, bizim KESİT köşesinin de çok dikkatli bir okurudur. Hani insana güç veren, yol gösteren okurlar vardır ya işte onlardan.

Ahmet ATUK gibi dost yürekli bir okurumu (geç de olsa) köşemde konuk etmekten mutluyum.

'Sözde Değil, Özde Eskişehirli'

Sevgili ATUK'un kendisini tanımlarken severek kullandığı bir cümlesi var: 'Ben sözde değil, özde Eskişehirliyim…'

Anlattığı özgeçmişi o sözü doğruluyor:

'20 Ağustos 1947'de Eskişehir Arifiye Mahallesi'nde doğmuşum. Doğduğum ev, beş kuşaktan beri aile fertlerinin yaşadığı, Milli Mücadele yıllarında baba soyumun mülkiyetine geçen tarihi bir evdi.

'Baba soyum 1916 yılında Yunanistan'ın kuzey sınırındaki Florina'dan (Necati CUMALI'nın doğum yeri), ana soyum ise 1938'de Kosova/ Piriştina'dan göç etmişler.'

'Öğrenim yaşamım Eskişehir'de geçti. Çalışma yaşamıma 1969'da TÜLOMSAŞ'ta başladım. 1972 yılında geçtiğim Eskişehir Ticaret Odası'nda çeşitli görevlerde çalıştıktan sonra 1989'da emekli oldum.'

' Emekli olduktan sonra başka bir işte çalışmadım. Askerlik yaşamım (1967-1969) dışında tüm yaşamım Eskişehir'de geçti.'

'Eşim Kamuran ile birlikte yaşamakta olduğumuz mutlu evliliğimizin meyveleri olan oğullarımız Serkan ve Volkan'dan sonra, yaşamımıza giren diğer güzellerle (özellikle 18 Nisan 2014 doğumlu ikiz torunlarımız Alin ve Alya) birlikte huzurlu bir yaşlılık süreci yaşıyoruz.'

O Bir Eskişehir Sevdalısı

'Özbeöz bir Eskişehirli' olan Ahmet ATUK, aynı zamanda bir 'Eskişehir sevdalısı.' Ancak onun sevdası 'bir kuru ifade değil…' O sevdasını dağlarda taşlarda değil, 'belgelerde' arıyor… Yani bir anlamda sevdasını belgeliyor...

Çocukluğundan beri Eskişehir'le ilgili eski kartpostallar, fotoğraflar ve belgeler topluyor. Bugün arşivinde binlerce kartpostal, fotokart ve orijinal belge bulunuyor.

Yaptığı bu önemli arşiv çalışmasının amacını da şöyle anlatıyor:

' – Eskişehir'in tarihini ve sosyal gelişimini gözler önüne sererek, geçmişten günümüze gelen bu sosyokültürel mirası gelecek kuşaklara aktarmak…'

Belgeselciliği yanı sıra çok iyi bir 'araştırmacı- yazar' olan Ahmet ATUK, Eskişehir tarihiyle ilgili kişi ve olayları 2008- 2009 yıllarında SAKARYA Gazetesinde yazdığı 70 makaleyle Eskişehirlilerle paylaştı.

Kitaplaşan Eskişehir Sevdası

Ahmet ATUK'un ilk kitabı, 2002 yılında '101 ESKİŞEHİR' adıyla Odunpazarı Belediyesi tarafından yayımlandı. Türkçe, İngilizce ve Almanca dillerinde kuşe kağıda bastırılan bu kitap 203 sayfadan oluşuyor.

Bu kitabın önsözünde; '101 ESKİŞEHİR', çok uzun yıllardan beri Eskişehir'in yok olup giden değerlerini araştıran, onları özenle korumaya çalışan Eskişehir Sevdalısı Ahmet ATUK'un arşivindeki fotoğraflardan oluştu…' diyor.

101 ESKİŞEHİR'de yer alan fotoğraflar ve kartpostallar 1800'lerin sonlarından Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar Eskişehir'i aktarıyor. Odunpazarı'nın gerçekten 'odun pazarı' olduğu; kömür ve odun yüklü arabaların gidip geldiği, cumbalı evlerini kiremit kaplı çatıların örttüğü bir Eskişehir görülüyor. 500 yıllık Kurşunlu Camii ya da 19. yüzyılda yapılan Tiryakizade Hasan Paşa Camii bugüne kalan az sayıda yapıdan ikisi. Ayrıca Osmanlı'nın son yıllarında yapılan okullar ve Hükümet Konağı var... Porsuk'un şimdiki gibi kanallarda değil, hemen kenarındaki ağaçların arasında serbestçe aktığı, meydanlarını küçük yapıların doldurduğu zamanları anlatıyor fotoğraflar. Cumhuriyet'in kurulmasıyla yeni yapılan binalar, törenler, kenti ziyaret eden Atatürk de bu fotoğrafların konuları arasında…

ATUK'un ikinci kitabı ise 2004 yılında 'ESKİ KARTPOSTALLARDA ESKİŞEHİR' adıyla Eskişehir Eser Ofset tarafından yayımlandı.

Bu eserle de özellikle son 50 yılda çarpık kentleşme ve rant uğruna beton yığınına çevirdiğimiz Eskişehir'de nostalji yaşatmaya çalışılıyor…

Ne yazık ki Ahmet ATUK'un kitaplarından ikisi de bugün artık piyasada yok. Belki iyi araştırırsanız sahaflarda ya da müzayedelerde bulabilirsiniz…

Bu eserlerin yeniden basılamaması Eskişehir için önemli bir eksiklik.

Görüşmemizde sevgili Ahmet ATUK'un son sözleri şunlar oldu:

' – Bugün gücüm yettiğince Eskişehir'e ait kartpostalları ve fotokartları toplamaya devam ediyorum.

Ayrıca, son zamanlarda 300'e varan ve özellikle özel koleksiyonumda bulunan orijinal kartpostal ve fotokartları kitaplaştırmak yerine, çok büyük kitlelere ulaşması için internet ve facebook ortamında (açıklamalarıyla birlikte) Eskişehirliler ve diğer takipçilerle paylaşıyorum…

Amacım, bizden sonra gelen Eskişehir sevdalısı gençlere örnek olmak ve onları teşvik etmektir…'

Sevgili Ahmet ATUK'un sevdasının daha da artması ve paylaşılması umuduyla kendisini kutluyor, çalışmalarının devamını diliyorum.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.