Final maçlarının sonunda ya mutluluk vardır, ya da hüzün. Hüzün yaşıyorsanız içinde mutlaka keşkeler de vardır. İşte bize hüzün, aklımıza da keşkeler düştü. Her şey bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. Yazacak o kadar çok keşkelerimiz var ki…

Keşke, sezona tecrübesiz bir teknik adam Alpay Özalan ile başlamasaydık. Bu yanlıştan dönerken, yeni teknik direktör yanlışına düşmeseydik.
Keşke, her maça aynı ciddiyetle hazırlanıp, özellikle kendi sahamızdaki maçlara daha ciddi hazırlanıp, saçma sapan puan kayıpları yaşamasaydık.
Keşke, Play-Off'larda oynayacağımız ve zor olacağını bildiğimiz 3 maça değil, ligin son 3 maçına odaklanıp bu Play-Off'ları hiç oynamasaydık.
Keşke, Süper Lige' çıkan Malatyaspor maçlarına hazırlanırken gösterdiğimiz motivasyonu, yine süper lige çıkan Sivasspor maçından önce gösterebilseydik ve bu maç öncesi prim kavgası değil, rakiple puan kavgası yapsaydık.
Keşke, Axel Meye ile değil, stoper olan Sezgin Coşkun gibi Eskişehirspor ile bütünleşmiş, sahaya sadece yeteneğini değil, yüreğini de koyan futbolcularla devam etseydik. Keşke Serdar ÖzbayraktarÜmraniye'ye göndermeyip, Eskişehir'e getirseymişiz.
Keşke, Play-Off'lardan önce şehrin ileri gelenleri bir araya gelebilseydik. Her zaman yalnız kalan yönetimin etrafında toplanabilseydik. Ya da yalnız bırakılan yönetimi hiç olmazsa sonfinal maçında, maddi ve manevi destekleyebilseydik.

Keşke, şehrin atanmışları ve seçilmişleri günler öncesinden bir araya gelerek, tesisleri ziyarete edip, kulübün ve takımın yanında olduklarını hissettirebilseydik. Onları Antalya'ya uğurlarken takım otobüsüne el sallayabilseydik.
Keşke, öne geçtiğimizde forveti değil, defansı güçlendirecek oyuncularımızı sahaya sürebilseydik. Öne geçtikten sonra daha ciddi olsaydık, laubali futboldan vazgeçip, oyunu forse ederek daha çok koşsaydık, topa daha çok sahip olsaydık. Final paslarını iyi kullanabilseydik. Koşmadan, ciddiyeti elden bırakmadan ve mücadele etmeden maç kazanılmayacağını bilen, Hakan Çinemre, Hürriyet ve Boffin gibi daha fazla futbolculara sahip olsaydık.

Keşke, daha çok koşabilen, sorumluk sahibi ve penaltı atabilen futbolcularımız olsaydı.

Keşke, stadyumlarda kullanılması yasak olan maddeleri sahaya atmasaydık. Golden sonra moral bulan takımımızın hızını kesmeyip, demoralize olan rakibe, kenardan taktik almalarına sebep olmasaydık.

Keşke, taraftarlığın takımı ateşlemek olduğunu, oyunu soğutmanın ise futbolcuların görevi olduğunu bir an için unutmasaydık.
Yenildik ya, artık hepimiz sorumluyuz. Her keşkeye sebep olanlar, kendileri açısından bahane bulabilirler. Hiç kimse alınmasın, her keşke bir olasılıktır. İşte bu olasılıklar bir araya gelince hüsran yaşıyoruz. Ama asıl suçlu ve sorumlular kim biliyor musunuz?
Birincisi parasızlık, ikincisi ise, o gün takımın sahadan çekilmesine karar vererek, üç puanın silinmesine sebep olanlardır. Yoksa diğerleri anlıktır, olasılık üzerinden sadece teferruattır.
Sizleri bilmem ama ben keder doluyum. Vazgeçmek yok! Asıl vazgeçersem kaybederim.Ben umudumu yitirmedim. Yeter ki son maçta bulamadığımız birlik ve beraberliği bulalım.Ya tarih oluruz,ya da tarih yazarız. Artık bu maç bitti.
Sen çay koy, yeniden başlıyoruz.