İnsan yaşamının her kesiminin apayrı özellikleri ve güzellikleri var. Aslolan o güzelliklerin diğer insanlarla yani toplumla hakça ve eşitçe paylaşılmasıdır. Çünkü 'paylaşmak' mutluluğun temelidir.
'Yaşlılık' dönemi ise insan yaşamında paylaşmanın en önemli ve en anlamlı olduğu yıllardır. Çünkü yaşanan yıllar paylaşmanın ne denli gerekli ve ne kadar güzel olduğunu öğretmektedir. Aynı zamanda paylaşma dengelerinin yaşlılar aleyhine bozulduğu yıllardır o yıllar…
Onun içindir ki çağdaş toplumlarda, 'mutlu yaşayabilmenin temel koşullarından birisi de yaşlılarla paylaşmaktır…' bilinci daha yüksektir.
SOSYAL DEVLET VE YAŞLILAR
Çağdaş toplumsal yaşam anlayışı, yurttaşların toplumsal ve ekonomik durumlarını iyileştirmek için 'sosyal devlete' önemli görevler yüklemektedir.
Bu bağlamda, toplumdaki 'çocukların, kadınların, engellilerin ve yaşlıların' haklarının korunması ve geliştirilmesi için sosyal devlete daha çok görev (pozitif ayrımcılık görevi) düşmektedir.
Hepsi birbirinden önemli olan bu ayrıcalıklı kesimlerin diğerlerini başka yazılara bırakarak, 'yaşlılar' için sosyal devlete düşen görevleri şöyle özetleyebiliriz:
· 'Yaşlıların beslenme, barınma, sağlık, dinlenme, sosyal yaşam gibi gereksinimlerini karşılamak için temiz ve sağlıklı yaşam alanları oluşturmak…'
Ve bu görevlerin yerine getirilmesi, bir toplumun 'gelişmiş' olup olmadığı ya da bir devletin 'sosyal' olup olmadığı değerlendirmeleri yapılırken önemli ölçütlerden birisi olarak kabul edilmektedir.
ÜLKEMİZDE YAŞLILARIMIZIN DURUMU
Ne yazık ki ülkemizde yaşlılarımıza yönelik kamu hizmetleri çok yetersizdir. Yaşlılara destek olmak 'sadaka' ya da ' hayır/hasenat işleri' çerçevesinde düşünülmektedir.
Bu nedenle yaşlılarımızın bakımı ya çocuklarına ve yakınlarına büyük sıkıntılar yüklemekte ya da çoğu yaşlımız yalnızlığa terk edilmektedir.
Bir yaşlının 'Huzurevi'ne düşmesi…' ise toplumumuzda sanki aşağılanmak gibi algılanmaktadır.
Bu durum, yaşlılarına yeterli zamanı ve ekonomik kaynağı ayıramayan çocukları ve yakınları için bir iç sızısıdır…
Toplumumuzdaki yaşlıların önemli bir bölümünü oluşturan 'emekliler' de 'sefalet ücretine' mahkûm edilmiş ve birçok sosyal haktan yoksun bırakılmış durumdadırlar.
Oysa bu toplumun yaşlılara 'vefa borcu' vardır ve bu borcu da 'sosyal devlet' ödemek zorundadır.
SOSYAL BELEDİYECİLİK VE YAŞLILAR
Çağımızda yerel yönetimlerin daha çok işlev kazanmasının doğal bir sonucu olarak, sosyal devletin birçok görevi de 'belediyelere' düşmektedir. Bu bağlamda dünyada ve ülkemizde 'sosyal belediyecilik' anlayışı da giderek daha çok önem kazanmaktadır.
Günümüzde tüm belediyeleri, sosyal belediyecilik ilkelerine uygun bir biçimde 'Yaşlılar Yaşam Merkezleri (YYM)' oluşturmak görevleri bekliyor.
Belediyeler tarafından, yaşamını çocukları ve akrabaları yanında ya da yalnız olarak sürdüren yaşlılarımız için:
· 'Yeşil alan ağırlıklı yerlerde yatay yapılanmış biçimde oluşturulacak Yaşlı Yaşam Merkezleri'nde; sürekli ya da geçici barınma, beslenme, sağlık, dinlenme, sosyal yaşam gibi alanlarda hizmetler sunulmalıdır… '
Hiç kuşku duyulmasın ki, tıpkı çağdaş ülkelerde olduğu gibi önümüzdeki yerel seçimlere de geleceğin aydınlık Türkiye'sine de 'sosyal belediyecilik' damgasını vuracaktır.
***
Torunlarla Birlikte Yaşlanmak…
Arkadaşlarımız Hayriye ve Ercan SAV çiftinin oğulları Onur ile İngiliz gelinimiz Jessica Caddis, geçtiğimiz Cumartesi günü evlendiler. Yapılan törenlerde ortamı saran iki güzellik vardı.
Birincisi, 'aşkın, müziğin ve dansın o sınır tanımayan evrensel güzelliği…'
İkincisi de 'doksanlarını aşmış büyük dedelerden/ninelerden, henüz kırk gününü yeni tamamlamış Toprak torunlara kadar uzanan her yaştan insanın o mutluluğu paylaşmaları…'
Genç çiftlere ve tüm yakınlarına mutluluklar diliyorum.
Sevgiyle dostlukla.