Zaten eğitim başka nasıl olmalıydı ki en baştan beri. Otoriter ve diktatörce ,bilmeyen genç zihinlere öğretirken uygulanan neredeyse şiddete yakın tavırlar ve ayrıca tekniklerin de bariz bir şekilde Batıdan çok geride ve ilkel olduğu sistemlerde bence çok şey değişmez. Öğrenci farkındalık kazanmak durumunda olan alıcıdır aslında ve bu geçiş süreci çok önemlidir.Evet bölgesel hatta okula göre de farklılıklar olsa da temelde mantık öğrenci hem öğrenecek ama özümseyerek, yani zihnindeki bir yerlerde ona yer ayrılmış ve kanıksanmış olacak. Peki neler yapılmalı :

Her okulun kendi kültürü, okul kültürünü de okulun temel disiplini oluşturmalıdır. Güçlü kültüre sahip okullarda öğrenciler öğrenmeye daha fazla motive olur. Öğrencisinin yanında duran okul yönetimi öğrenciyi kazanır. Motive olan öğrencinin başarısı artar. Yüksek öğrenci motivasyonu, ileri düzeyde öğretmen ve yönetici işbirliği kültürünün egemen olduğu bir okulda, okul yöneticisinin öğrenci ve öğretmenlerle kurduğu iyi ilişkiler hem öğretmen hem de öğrencinin performansını artırır.

Belki de 'öğretmen' kavramına pek çok anlam yüklüyor olabiliriz. Eğitim planlamalarında yapılan hızlı değişimin beraberinde getirdiği aksaklıklar, eğitime yapılan müdahaleler neticesinde ortaya çıkan öğretmen ihtiyacını kapatmak için, öğretmen niteliğini taşımayan kişilerin bu göreve atanması, öğretmen rolü oynayan insanların duygusal olmayan yaklaşımlarıyla, çocuk eğitimine getirilmesi de beraberinde mutsuz öğrenci profilini ortaya çıkartır.

Eskiden öğretmenlik daha sert üsluplu, korku kültürüne dayalı bir otoriteydi. Pek çok olumlu davranışlar ile oluşturulan saygınlık, yanlış bir davranışla öğrencinizin gözünde yerle bir olabilir. Öğretmenler öğrenciler üzerindeki yasal gücünü doğru yerde ve zamanında kullanmayı bilmelidir. Günümüz aile ve çocuk profilinde daha anlayışa ve saygıya dayalı bir iletişim olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Öğrencilere suçlu veya her an suç işleyebilir gözüyle bakar ve onlardan kesin itaat isterseniz ergen bir birey karşısında yanılmış olursunuz.

Aktif dinleyen ve sorgulayan kişiliğe sahip bir öğrenci fikirlerini dinleyen, takdir ve teşekkür eden, kontrollü cevaplar veren istikrarlı bir okul yönetimi ve öğretmen karşısında başarılı, sosyal, sevecen ve hayata doğru hazırlanmış olacaktır.

İşe başlarken eğitimin derslerle sınırlı olmadığını, öncelikle öğrencilerinde bir birey olduklarının kabul edilmesi gerekir. Kendisini birey olarak hisseden öğrenci, öğretmenlerinden ve okul yönetiminden aldığı olumlu motivasyonla, sınav odaklı eğitim sisteminin zorluklarından ve hayata hazırlanmanın üzerlerinde yarattığı ağır baskıdan daha kolay kurtulabilir.