Son birkaç aydır gündemin odağı malum yerel seçimler…

Özellikle adaylar kesinleştikten sonra daha da hızlanan yarışın bitimine saatler kaldı.

Hepimiz öncelikle kendi yaşam alanımızdaki adayların kimler olacağını merak edip bundan sonraki 5 yıl içinde neler vaat ettikleriyle az çok ilgileniyoruz. Diğer siyasetçilere oranla yerel yöneticiler halka daha fazla iç içe olduğu ve doğrudan temas da mümkün olabildiği için bizi biraz daha yakından ilgilendiriyor diye düşünüyoruz. Mevcut yöneticiler yeni projelerinden daha çok geçmiş hizmetlerinin halk tarafından nasıl değerlendirildiğinin sonucunu alacakken, yeni adaylar da bin bir çeşit proje ya da vaatlerle bu süreçte kendilerini tanıttılar bizlere…

Sadece kendi yaşadığımız alanda değil, günümüz medya iletişim araçlarını fazlaca kullandığımız için, bize uzak bir şehrin ya da ilçenin yerel yöneticilerinin çalışmalarını izleyip kıyaslamalar da yapıyoruz haliyle…

Gezmek görmek amacıyla bir yerlere gittiğinizde gözünüze güzel ve iyi görünen ne varsa buradaki başarı çoğunlukla yerel yöneticinin başarısı olarak görülüyor…

Kimisi çiçekler açtırıyor seçildiği yerde, kimi toza toprağa buluyor havasını suyunu…

Kimi yerler, 3-5 km girişte hoş geliyor insana, kalasın geliyor günlerce…

Kimisi kasvetiyle boğuyor içinden geçerken, bir daha uğrayasın gelmiyor senelerce…

Özetle yerel yönetimler önemli…

Siyasetle ilgili çok şey yazılıyor zaten ya,

ben biraz konuyu dağıtayım :)

Daniel Kahneman’ın “Hızlı ve Yavaş Düşünme” isimli bir kitabı var ki kendisi Nobel ödüllü psikolog bir yazar… Düşünme ve karar verme üzerine ilgi çekici bir kitap ayrıca :)

Düşünmeyi Sistem 1 ve Sistem 2 diye ayırmış̧ Kahneman…

Sistem 2 adını verdiği düşünce olarak “algıladığımız yavaş düşünmedir” diyor. Kastidir, istemlidir ve bu düşünceye hâkim olduğumuzu biliriz (ya da öyle varsayarız). Gün içinde neyle meşgul olacağımız, gelecekle ilgili planlarımız, akşam ne yiyeceğimiz veya matematiksel bir hesaplama yaparken Sistem 2 çalışır. Sistem 1 ise bunun aksine otomatiktir, istem dışıdır ve zihin fak etmeden aralıksız çalışır. Çevreyi sürekli olarak inceler ve vücudun algıladığı uyaranları işler. Bir noktada bizim bilinçaltımıza itilen uyaranların zihnimizin içinde biz fark etmeden kendi kendine işlediği alandır. Kitabın büyük bölümü, Sistem 1’in faaliyetlerini, nasıl islediği ve Sistem 2’yi nasıl etkilediği ve nasıl yönlendirebildiği anlatıyor.  

Kitabın diğer kısmında ise Kahneman, arkadaşı deneysel psikolog Amos Tversky ile birlikte oluşturduğu Beklenti Teorisi kuramını anlatılıyor. Beklenti Teorisi, insanların karar verme süreçlerinde etkili olduğu ileri sürülen bir dizi temel varsayıma dayanıyor. Bu varsayıma göre insanlar riskli kazançlardan çok elindekini kaybetmemekle ilgileniyor. Yani insanlar gerekirse daha fazla kazanç olasılığı içeren risklerdense, daha az fakat kesin kazanç ihtimalini tercih ediyor.  Teoriye göre insanlar, kayıptan kaçınma yani riske girerek kazanç elde edebilecekleri bir durumdansa elindeki bir şeyi kaybetmemekle daha çok ilgileniyor…

Kahneman ve Tversky, Beklenti Teorisi ile kayıpların aynı miktarda kazançtan daha büyük bir duygusal etkiye sahip olduğunu ileri sürüyor. Yani kayıptan kaçınmak kazanmaktan önce gelir diyorlar. Bu nedenle insanlar, kazanç elde etmek için değil de kayıptan kaçınmak için risk alıyor. Söz konusu kazanmak olduğunda kesin olana yöneliyoruz.

Konuyu yerel seçimlerle bağlayacağım sonunda :))

Birincisi, Sistem 2 devrede olmalı bu süreçte, Hepimiz, Sistem 2 ile etraflıca düşünmemiz gerekiyor çünkü…Sistem 1 üzerinden bilinçaltımıza itilmiş, varsayılmış, kabul ettirilmiş doğrular varsa son saatlere girdiğimiz seçim arifesinde bir defa daha irdelemek gerekiyor belki de…

Kimi seçelim, neden seçelim, kime ne faydası olacak noktasını, siyasi tercihten bağımsız toplumsal fayda, bireysel esenlik, çevresel güzellik boyutlarıyla iyi bir süzgeçten geçirmek lazım…

İkincisi süreç boyutu…

Kayıptan kaçınma teorisi yani :)

5 yıl hem çok kısa hem de çok uzun bir zaman dilimi...

Mevcut yöneticileri son 3 günlük- 2 aylık- beş mevsimlik zaman diliminden ziyade ne kadar süredir varsa başlangıç noktasından geldiği güne kadar değerlendirmeli her haliyle…

Diğer taraftan yeni adaylar bi şeyler söylüyor da ne söylüyor :)

Biz adayları yanımız, yönümüz, canımız diye her söylediğini olası kabul edersek vay halimize…

Ve samimiyet…

İnsanların davranışlarındaki ve icraatlarındaki tutarlılık…

“Ayinesi İştir Kişinin lafa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” 

demiş Ziya Paşa..

What You See Is All There Is  

Her aday sevgi kelebeği gibi geziyor ya günlerdir,

kimisine çok eğreti duyuyor yapmacık duygusallık

Nitelik gösterişsiz bir şey aslında..

Nezaket de üst bir level sanki, oturmuyor bazılarına...

Son olarak Kahneman, “sadece sona odaklanmak yerine, bütüne bakma becerisini” geliştirmemiz gerektiğini öğütler bize…

Yani hafızamızı biraz zorlayarak :)

“Kayıptan mı kaçacağız, kazanca mı yöneleceğiz”

 

Mevlam görelim neyleyecek :)

Hayırlı olana niyetle...

Sevgiler