Geçtiğimiz hafta yazımda Eskişehir 20. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’ni, işçi sınıfı kültürü bağlamında değerlendirmeye çalışmıştım.

Özellikle E. P Thompson’ın ünlü “İngiliz İşçi Sınıfının Oluşumu” ve “Avam ve Görenek” eserlerindeki yaklaşımından ilham alarak, işçilerin deneyimlerinin ve kültürel pratiklerinin sınıf oluşumundaki önemini birkaç film örneği üzerinden ele almıştım.

Toplumda ücretlilerin sayısal oranının artması ve proleterleşme dalgası, birçok kuramcı tarafından işçi sınıfının ortaya çıkmasında ön koşul olarak kabul edilir. Bunun yanında işçi sınıfının nitel bakımdan gelişimi, kendisi için sınıf olma davranışı göstermesi açısından önem taşır.

Bu noktada, işçilerin bir sosyal tabaka ya da sınıf olarak kendisine ait kültürel pratiklere sahip olması fikrine değinmek gerekir. İş dışındaki yaşamdaki alışkanlıklar, dinlenen müzik, izlenen film, dizi ya da tiyatrolar, söylenen ağıtlar ve benzeri birçok sanatsal eser, işçi sınıfı kültürünün içinde var olan unsurlardır.

Bazen işçilerin çalışırken ya da yürürken içinden bile olsa mırıldandıkları türkü/şarkı, onların sınıfsal karakterini gösteren kültürel bir pratiktir. Bu pratik, onların ortak bir “kadere” sahip olduğunu gösterir ve bir arada bulunmaları açısından anahtar bir rol oynar.

İşçi sınıfı kültürüne ilişkin uluslararası ve ulusal düzeyde çok değerli teorik ve ampirik çalışmalar var. Bu yazıda, Türkiye’de söz konusu çalışmalara verilecek güzide bir örnekten söz etmek istiyorum.

1970’li Yıllarda Türkiye İşçi Sınıfını Cem Karaca Şarkıları ile Okumak (M. Atilla Güler, Çalışma ve Toplum Dergisi, 2016, 49), Emeğin Özneleşmesi Bağlamında Türkiye’de Politik Rock’ın Gelişimi (M. Atilla Güler ve Serter Oran, Emek Araştırma Dergisi, 2020, 17) makaleleri ve 2018 yılında M. Atilla Güler tarafından yazılan ve İmge Kitabevi tarafından yayınlanan “Belki Gerçek Yapmaya: Cem Karaca’nın Hayatı, Müziği ve Yalnızlığı” isimli kitap bu anlamda verilecek önemli örnek çalışmalardır.

Bu çalışmalarda, işçi sınıfı kültürüne kapsamlı bir teorik bakışın yanında pratikte müziğin katkıları incelenmiştir. Söz konusu akademik çalışmalar, hem akıcı ve keyifli hem de entelektüel açıdan doyurucu bir niteliğe sahiptir.

Bu çalışmalarda imzası bulunan Doç. Dr. Mehmet Atilla Güler, 1 Aralık 2025 Pazartesi günü Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bili ler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nün konuğu oldu. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde görev yapan Güler, onca yolu kat ederek gerçekten mükemmel bir sunumla konuyu anlattı.

Türkiye’nin toplumsal ve siyasal dönüşümleri ekseninde, müziğin emeğin kültürüne etkisini örnek sanatçılar ve eserlerle birlikte değerlendirdi. Güler’in bu bağlamda yaptığı dönemleştirme, emek tarihi açısından ufuk açıcıydı.

Etkinlik o kadar keyifliydi ki sunum bittiğinde hem öğrenciler hem de akademisyenler, sunumun devamı için Güler’e çağrıda bulundu. Benim de katıldığım etkinlik, emeğin özneleşmesini ve sınıf kültürünü anlamamız açısından gerçekten çok değerliydi.

Bu değerli sunumuyla sosyal politika öğrencilerine çok anlamlı bir katkı sunan değerli dostum Doç. Dr. M. Atilla Güler’e, etkinliği düzenleyen Doç. Dr. Seda Tekeli hocama ve bana yazmayı öğreten hocam Prof. Dr. Banu Uçkan Hekimler’e sonsuz teşekkürler.

Güler’in örnek verdiği eserlerin ve sanatçıların tamamı gerçekten çok büyük değere sahip. Cem Karaca ve Edip Akbayram başta olmak üzere vefat eden sanatçılarımızı saygıyla anıyor, hayattaki sanatçılarımıza sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

Son olarak günümüz gençlerini etkileyen bir esere de naçizane ben değinmek istiyorum. Adamlar grubunun “Utanmazsan Unutmam” isimli şarkısının, bugünün gençleri için politik rock müziğin önemli bir örneği olduğunu düşünüyorum. Şarkıda geçen “utanmayan insan olur mu” ve “altın bir madalyon gibi taşınmalı vicdan” sözleri, içinde bulunduğumuz politik sistemi ve yaşanan toplumsal olayları düşündürüyor (en azından bana öyle geliyor). Sonuç olarak söylemeliyim ki duygulandırmanın yanında düşündüren ve sorgulatan sanat eserleri iyi ki var…