Ülkemizde 27.09.2008 tarihli Resmi Gazetede Alt İşveren Yönetmeliği yayınlanmış ve bu yönetmelikte 'Asıl işveren: İşyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işleri veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işleri diğer işverene verebilir.' hükmü yer almıştır.(Örneğin savunma sektöründe temizlik, boya badana gibi yardımcı işleri taşerona verebilir ancak motor bakımı gibi ana işleri asla veremezsiniz. Kadrolu bir işçi ile aynı tezgahta aynı işi farklı vardiyada taşeron işçiye veremezsiniz.) Ancak bu açık maddeye rağmen içlerinde kamu işyerleri de olmak üzere birçok işveren yine aynı yönetmelikte yer alan muvazaa: 'İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesi suçunu işlemiştir.' Bunun en çarpıcı örneği karayollarında yaşanmış Karayolları Genel Müdürlüğü'ne dava açan ve kazanan 7 bin taşeron işçisi, yaptıkları işin aslında 'asıl iş' olduğunu, dolayısıyla taşeron işçi olarak değerlendirmenin yanlış olacağını iddia ederek dava açmış ve kazanmıştır. İş Mahkemeleri verdikleri kararlarda, Karayolları Genel Müdürlüğü ile taşeron işveren arasındaki sözleşme ilişkisini muvazaalı, yani bir anlamda anlaşmalı bulduğundan, işçilerin ilk işe girdikleri tarihten itibaren Karayolları işçisi olduklarına karar verildi. Kararlar, Yargıtay'da onanıp kesinleşti. Ancak hiçbir işçi kadroya geçirilmedi.Davalar ile kazandıkları paralarda işçilere ödenmedi. Daha doğrusu ödenemedi. Buna benzer bir örnek yakın zamanda yine yaşandı. Özellikle Belediyelerde çalışan taşeron işçilerini, şirket işçilerini yakından ilgilendiren dolayısıyla belediye yönetimlerini de birebir ilgilendiren olay şu şekilde gelişti; 'İstanbul'da bir belediyede taşeron işçi olarak çalışan davacı, işveren şirket tarafından işten çıkartıldıktan sonra avukatları Zeycan Balcı ve Bülent Şimşek aracılığıyla mahkemeye başvurdu. Taşeron işçi, dilekçesinde, işe başladığı günden iş akdinin feshedildiği Aralık 2011'e kadar aralıksız çalıştığını, sigortasının taşeron şirket tarafından yatırıldığını, kadrolu ve sendikalı işçilerle aynı işi yaptığını, buna rağmen bu işçilerin kendisinin 3 katı para kazandığını, kendilerine mesai ödenmediğini ve yıllık izinlerinin verilmediğini belirtti. Davalı işçi, bu nedenle belediyede örgütlü olan sendikaya üye olmak istediğini, bunun üzerine taşeron firmanın iş akdini feshettiğini kaydetti. Taşeron firmanın aslında belediyenin firması olduğunu kaydeden işçi, bu nedenle belediye işçisi sayılması gerektiğini, sözleşmesinin de sendikal nedenlerle feshedildiğini savundu. Taşeron firma ise işçinin işten çıkartılmadığını, sözleşmesinin bittiğini ve uzatılmasını talep etmediğini öne sürdü. Yerel mahkeme, söz konusu firmanın taşeron firma olarak geçmesine rağmen belediyenin kurduğu, belediyeye işçi temin eden bir firma olduğu, bu nedenle davanın belediyeye karşı açılması gerektiğine karar verdi. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ise binlerce taşeron işçiyi, Türkiye genelindeki kamu kurumları ve belediyeleri ilgilendiren bir emsal karara imza attı.Kararda, davacı işçinin başından bu yana belediye işçisi sayılması gerektiğine hükmetti.' Kamuda çoğunluğu belediyelerde olmak üzere çalışan yaklaşık 661 bin taşeron işçisinin 161 bini 'asıl işi' yapıyor. Bunun anlamı şu bu taşeron işçilerin tamamı dava açabilir ve bu davalar yukarıdaki emsal karar doğrultusunda işçiler lehine sonuçlanır. Özellikle Belediyeleri bekleyen sorun budur. Devletin vermediği kadroları kendi içlerinde şirketler kurarak hizmet vermeye çalışan belediyeler art arda açılacak davalar ile çok zor durumda kalıp milyonlarca lira tazminata mahkûm olabilir. Birçok büyük şirketinde aynı durumda olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Ülkemizde belediyelerin çoğunluğu mevcut hükümetin elinde olması nedeniyle beklide yeni hükümetimiz bu sorunu ortadan kaldıracak taşeron yasasını bir an önce çıkartmaya çalışıyor. Bu acele durumu da iyileştirme diye yutturmaya çalışıyor. Çıkartmaya çalıştığı taşeron yasasında taşeron işçiler için çok sayıda yenilik ve iyileştirme getirdiğini söylemelerine rağmen, uygulamada pek de böyle olmayacağı açık.Halen uygulamada olan mevcut yasada, hangi işlerin taşerona verilemeyeceği açıkken, özellikle kamuda asıl işlerin de taşerona yaptırılmasının önüne geçilemiyor. Yeni düzenleme bunu düzeltmek yerine şu an çalışan taşeron işçilerin bir bölümüne belki kadro veriyor ama asıl işleri de taşerona açıyor. Yeni hazırlanan 'Asıl iş taşerona verilemez' şeklindeki açık hüküm kaldırılıyor. Böylece 'asıl işlerin' de yasal bir engel olmaksınız taşeron işçilere yaptırılabilmesi sağlanıyor. Bunun adı iyileştirme oluyor. Yapılan düzenleme bir iyileştirme olmayacağı gibi belediyeler dahil olmak üzere asıl işini taşeron işçilere yaptıran kamu işverenlerini de kurtaramayacaktır. Çözüm taşeron sistemine, şirket sistemine veya benzer sistemlere acil olarak son vermek çalışan tüm işçileri kadrolu çalıştırmak ve adil ücret sistemini eşit işe eşit ücret şeklinde kurmaktır.