Terör ve savaş tüm güzellikleri yakıyor, ama daha çok çocukları…

13 Aralık 2015 Pazar günü, Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçelerinde görevli öğretmenlere 'İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri' tarafından 'hizmet içi eğitime alınacakları ve bu eğitime kendi memleketlerinde(!) katılabilecekleri…' bildirildi. Ve öğretmenlerin çoğu o bölgeden ayrıldılar.

Bu işin gerçek amacının 'hizmet içi eğitim olmadığını' başta devletin tepesindeki bakanlar ve eğitime bakan olmak üzere herkes bal gibi biliyor…

Ancak benim ülkemde son yıllarda 'takıyyecilik' öylesine yaygınlaştı ve meşrulaştı ki…

Herşeye rağmen biz avazımız çıktığınca 'Kral Çıplakkk!...' diye haykırmaya çalışacağız.

Öncelikle herkesin bilmesi gerekiyor ki,' böyle bir kararın hiçbir yasal ve eğitimsel dayanağı yoktur…'

Sonra da herkesin görmesi gerekiyor ki, 'bu çağrı öğretmenlerin ölmelerini önlemek için…' yapılmıştır.

Bu da demektir ki, 'ülkemizin Güneydoğu'sunda yurttaşlarımızın can güvenliği yok, ama yönetim zafiyeti ve terör çokça var…'

Dolayısıyla oralarda 'eğitim hakkı' da yok…

'EĞİTİM HAKKI'NIN EVRENSEL BOYUTU

Çağdaş dünya değerlerine göre 'nitelikli bir eğitim'; bireyler için 'temel bir hak', sosyal devlet için de 'temel bir görev'dir. Ve eğitim hakkı için 'hiçbir ayrım yapılamaz…'

İnsan ve toplum için yaşamsal bir önemi olan 'eğitim hakkı' birçok uluslar arası belgede tanımlanmış ve güvence altına alınmıştır. Örneğin:

· BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 18. ve 26. maddeleri,

· BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 28-29. maddeleri,

· BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme'nin 13. maddesi,

· UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme'nin 1-6. maddeleri,

· BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin 9. maddesi,

· Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesi, 'eğitim hakkı' ile ilgilidir.

Ve çağdaş toplumlarda hem yurttaşlar hem de devletler eğitim hakkı konusunda çok titiz davranmaktadırlar.

TÜRKİYE'DE EĞİTİM HAKKININ DURUMU

Ülkemizde 1982 Anayasası'nın 42. maddesinde 'eğitim ve öğretim hak ve görevi' başlığı altında konunun ayrıntıları tanımlanmaktadır.

Ayrıca eğitim konusunu ilgilendiren onlarca yasamız vardır.

Ancak ülkemizdeki hukuk belgeleri eğitim hakkı konusunda birçok eksiklik ve yanlışlıklar içermektedir.

Bu bağlamda, 'ülkemizde eğitim hakkını da kapsayan çağdaş anayasal ve yasal düzenlemeler yapılması', demokrasimiz için ertelenemeyecek bir görevdir.

Ülkemizde 'eğitim hakkının mevcut genel durumuna' baktığımızda ise şunlar görünüyor:

· Uluslararası ölçütlere göre ülkemizde son yıllarda 'eğitimin kalitesi hızla düşmektedir.'

· Eğitim olanakları açısında bölgeler, yerleşim yerleri, cinsiyetler ve sosyal sınıflar arasındaki 'eşitsizlik' sorunu giderek büyümektedir.

· Eğitimin fiziksel koşulları yeterli değildir.

· Ana dili eğitimi ve dinsel eğitim alanlarında 'ayrımcı uygulamalar' artmıştır.

· 'Engelli çocuklarımızın' büyük çoğunluğu örgün eğitim dışında kalmaktadır ve bu oran okul kademeleri yükseldikçe daha da artmaktadır.

· 'Tarım işçisi olan çocuklarımızın' yüzde 60'ı okula düzenli olarak gidememekte, bu çocuklarımızın yüzde 21'i eğitimi terk etmektedir.

· Yaklaşık 1 milyon 'Suriyeli sığınmacı çocukların' ancak 70 bin kadarı okula gidebilmektedir.

· Aylardan beri Güneydoğu'da PKK ve güvenlik güçleri arasında inatla sürdürülen 'çatışma ortamı' yüzünden, eğitim hakkı tamamen ortadan kalkmıştır.

Sözün özü: Ülkemizde eğitim hakkı ciddi boyutlarda kısıtlıdır. Ve bu açıdan 2015-2016 Eğitim Öğretim Yılı, binlerce çocuğumuz için bir 'kayıp yıl' olmuştur.

Durum böyleyken 'bizim MEB ve ona bakan Nabi AVCI ne yapıyor derseniz', sizlere gazete haberlerinden iki örnek verebilirim:

1. 'İlköğretimde 'başkanlık' anketi yapılıyor…'

2. 'TÜRGEV, milli eğitime ortak oldu…'

Sanki MEB'imiz, 'sultanlık ve şürekası için zemin hazırlıyor ?...'

ÇATIŞMALAR DERHAL DURDURULMALIDIR

Güneydoğumuzda bir süredir şiddetlenerek artan çatışma ortamında, halkımızın başta yaşam hakkı olmak üzere tüm temel hakları ve eğitim hakkı gasbediliyor.

Tüm çatışmaların en büyük kaybedeni olan çocuklarımızın yerlerinden, yurtlarından, öğretmenlerinden yoksun edilmeleri; bugünkü sorunları çözmeyecek, aksine daha da büyütecektir…

Sağlıklı bir eğitim hakkının (ve diğer hakların) sağlanabilmesi için 'çatışmalar derhal durdurulmalıdır…'

Çünkü Güneydoğu'da kazılan hendekler ve kurulan barikatlar, barışa ve demokrasiye kesinlikle aykırıdır…

O hendekleri ve barikatları gerekçe göstererek, o bölgede tüm insan haklarını yok edici girişimlerde bulunmak da aykırılığın öteki yüzüdür…

Terör ve yönetim zaafı yanlışlarından birine yandaşlık yaparak yangına körükle gitmek yerine; barış ve demokrasi seslerini daha da yükseltmek gerekiyor…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…