Küresel salgın ortalığı yakıp yıkmaya başladığından beri, dünyada ve Türkiye'de 'uzaktan eğitim' konusu yoğun olarak tartışılıyor.

Özellikle 'salgın furyasına' hazırlıksız yakalanan ülkemizde, karantina sürecinde örgün eğitime ara verilmesi ve uzaktan eğitimin kötü uygulanması ortalığı iyice karıştırdı… Bu karışıklık doğal olarak eğitimimizin niteliğini düşürüyor ve daha da düşürecektir.

Üstelik bu karışıklık, başımızdaki totaliter sistemin bilime ve demokrasiye aykırı uygulamaları yüzünden tam bir kaosa dönüşmeye başladı. Ve 'yüz yüze eğitim', yüzsüzlerin eline kaldı…

Oysa bu güzel ülkenin Cumhuriyet tarihinde eğitim alanında çok özgün ve çok başarılı uygulama örnekleri var. 'Uzaktan eğitim' konusunda da var. İşte belleklerimizi tazeleyecek son örnek:

YILMAZ BÜYÜKERŞEN'E VERİLEN ONURSAL BELGE

Aralarında Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı, YÖK Üyeliği, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı yapmış eski rektörlerin de bulunduğu 44 profesörden, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'e onlarca onursal doktora değerinde takdir belgesi verildi.

Rektörlük dönemlerinde yükseköğretime büyük hizmetler yapan 44 Profesör, 'Uzaktan/Açıköğretim Modelini' 40 yıl önce eğitim sistemimize kazandıran Yılmaz Büyükerşen'e ortak bir onursal belge sundular.

Covid-19 salgını nedeniyle, Eskişehir'e topluca gelemedikleri için kendilerini temsilen aralarında belirledikleri üç eski rektör tarafından 'Onursal Belge', Eskişehir'de Büyükerşen'e sunuldu. Altında alfabetik sırayla 44 eski rektörün isimleri olan 'Onursal Belge'nin metni şöyle:

Prof. Dr. Sayın Yılmaz BÜYÜKERŞEN,

Sayın Rektör, Sayın Başkan: Yıllar boyunca sizi Anadolu Üniversitesi Rektörü ve daha sonra da Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak dikkatle ve ilgi ile izledik.

Önce çağdaş bir üniversite olan Anadolu Üniversitesini yarattınız. Ardından Eskişehir'i, yerel değerlerini koruyarak, bir Avrupa kenti yaptınız ve kenti; sanat eserleri, müzeleri, tiyatroları, operası ve parkları ile bir turizm merkezine dönüştürdünüz. Eğitimciliğinizin yanı sıra sanatçı kişiliğiniz, kentsel gelişim bilgileriniz ve çağdaş yapınızla biz meslektaşlarınız için daima onur kaynağı oldunuz. Bugün kullanmak zorunda kaldığımız 'Uzaktan Eğitim Sistemi'ni seneler önce kurarak, akademik anlamda mucizeler yarattınız.

Bizler Eski Rektörler olarak, onlarca onursal doktora değerinde bulduğumuz bu belgeyi size sunmaktan büyük kıvanç duymaktayız.

Sizi en içten duygularımızla kutlar, takdir ve saygılarımızı sunarız.

***

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Haber Servisi tarafından 16 Ekim 2020 tarihinde paylaşılan yukarıdaki metin ve o metnin altında yer alan 44 profesörün isimleri, eğitim tarihimiz açısından çok önemli ve özgün bir belgedir.

Bu belge, son yıllarda tüm kamu yönetimimizde olduğu gibi, eğitim yönetiminin başına üşüşen 'liyakatsiz/ diplomasız (!) yöneticilere tokat olmalıdır…'

ESKİŞEHİR UZAKTAN EĞİTİMİN ÖNCÜSÜDÜR

Dünyada 'Uzaktan/Açıköğretim Modeli' nin kökleri yaklaşık üç yüzyıl öncesine kadar uzanıyor.

Ülkemizde uzaktan eğitim, 1923 yılından 1960'lı yıllara kadar önce kavramsal olarak tartışılmış, 1970'li yıllardan sonra farklı girişimlerle ortaöğretim düzeyinde uzaktan eğitim çalışmaları yapılmış ve bir takım deneyimler kaydedilmiştir.

1974 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan Mektupla Öğretim Merkezi'ne 'mektupla yükseköğretim sağlama' işlevi verilmiştir. Daha sonra Mektupla Öğretim Merkezi, Yaygın Yükseköğretim Kurumuna (YAYKUR) dönüştürülmüştür. Programlarda öğretim ortamı olarak basılı malzemelerle yaz uygulamaları işe koşulmuştur.

O yıllarda genç bir akademisyen olan Yılmaz Büyükerşen ve çalışma arkadaşları, 1970'li yıllardan itibaren bu süreci yakından izlemişlerdir.

1981'de yürürlüğe giren ve Türk Yükseköğretimi'ni yeniden düzenleyen 2547 sayılı Kanunun 5. ve 12. maddeleri ile Türk üniversitelerine 'Sürekli ve Açıköğretim Yapmak' hakkı yasal olarak tanınmıştır.

1982-83 öğretim yılında Anadolu Üniversitesi (AÜ) Açıköğretim Fakültesi, yüksek eğitimde yüksek standartlarda fırsat eşitliği ilkesiyle ve 'Açık ve Uzaktan Eğitim Sistemi' ile eğitim veren ilk fakülte olarak hizmete başlamıştır.

Türkiye ve dünya yükseköğretim sisteminde çok özel bir yeri olan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi, günümüzde yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrencisi ve 2 milyon 820 bin mezununa açıköğretim sistemiyle yükseköğrenim sağlamanın yanı sıra, özel projeler yardımıyla Türkiye'nin eğitim sorunlarının aşılmasında vazgeçilmez bir rol üstlenmektedir.

YARINI DÜNDEN BESLEYEBİLMEK…

Ne yazık ki son 18 yıldır ülkemizde 'dün, bugün, yarın zinciri' parçalanmış durumdadır.

Örneğin, geçmişte yarattığı bir dünya sistemiyle çok zengin bir bilgi ve deneyim hazinesi oluşturan AÜ Açıköğretim Fakültesi; 'bugün eğitim ve bilim yuvası değil, rant kapısı gibi görülüyor…'

Daha açıkçası, Açıköğretim yoluyla öğrencilerden sağlanan gelirler uzaktan eğitim sistemini geliştirmek için değil, 'totaliter başkanlık sistemini ve yandaşlarını güçlendirmek için kullanılıyor…'

Bugünün uzaktan eğitimini kırk yıl uzaktan görebilenlerin sağladığı toplumsal mirasımız, günümüzde burnunun dibini göremeyen rant ustaları (!) tarafından çarçur ediliyor…

Oysa günümüzün toplumsal yaşam koşulları, bireylerin tüm yaşamları boyunca sürekli ve sistemli bir eğitim almalarını adeta dayatıyor…

İşte 'yaşam boyu eğitim' konusunu dünya eğitim öğretisinin gündemine sokan gereksinim budur. Yaşam boyu eğitim bir anlamda, bireylerin tüm yaşamlarını kapsayan 'örgün eğitim ile açık eğitim/ uzaktan eğitim bileşkesi' olarak düşünebilir.

Gelişmiş demokratik toplumlarda önemli bir boyut kazanan yaşam boyu eğitim, ülkemizde ne yazık ki son yıllarda 'yaşamdan koparılmış durumda…'

Oysa son virüs salgınının da açıkça gösterdiği gibi, 'Ülkemizde Yaşam Boyu Eğitim uygulamasının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve örgün eğitim ile bütünleştirilmesi gerekiyor…'

Nasıl mı ?..

Bertolt Brecht'in dediğince; 'Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır…'

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…