Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ısrarla savunduğu zorunlu eğitim süresini kısaltma önerisi Külliye’den “üzerinde biraz daha çalışın” talimatı ile iade edildi.
Çok da iyi oldu. Çünkü, değişikliğin doğru, sağlıklı ve kapsayıcı olabilmesi için tüm eğitim bileşenlerinin katıldığı bilimsel, demokratik bir tartışma süreci sonrasında yapılması gerekirdi. Ama iş (!) yine “oldu bittiye” getirilmek isteniyordu.
Elbette teklifin MEB’e “talimatlı” iadesinin görünen nedenleri vardı ama bir de görülmesi istenmeyenleri…
“ÜZERİNDE BİRAZ DAHA ÇALIŞIN!..”
Yapılan açıklamalardan anlaşıldığına göre; “zorunlu eğitimi kısaltma” planı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun önerisiyle “şimdilik” rafa kaldırıldı.
MEB’in, zorunlu eğitimi kısaltan taslağında liselerde 2 yıl zorunlu eğitimin sonunda lise diploması verilmesi; isteyenlerin 2 yıl daha devam edebileceği öngörülüyordu. Kurul’un bu modelinin özellikle dezavantajlı bölgelerde eğitimde dışlanma ya da okulu erken terk etme gibi olumsuz sonuçlar doğabileceği endişesini dikkate aldığı anlaşılıyor.
MEB’in önerdiği taslak, “kamuoyunun talebi” gibi söylenen ama aslında sermaye örgütlerinin “ara eleman ihtiyacı ve gençler işgücüne erken katılmalı” taleplerine uygun olarak ucuz işgücü yaratacak ve çocuk işçiliği yaygınlaştıracak bir öneriydi.
ÖĞRETMENLER MAĞDUR OLACAK!..
2012 yılında 4+4+4 sistemine geçildiğinde yani ilkokul eğitiminin beş yıldan dört yıla inmesinden dolayı 42 bin 500 sınıf öğretmeni norm fazlası durumuna düşmüştü. Zorunlu lise süresinin kısaltılmasıyla benzer durum yaşanması ve yüz binlerce branş öğretmeninin “kadro fazlası” durumuna düşmesi kaçınılmaz olur. Bu durumda lise öğretmenleri, kadro fazlalığı nedeniyle il içi hatta il dışı zorunlu atamalarla mağdur olacaktır. Üstelik, yeni atama bekleyen branş (alan) öğretmenlerinin atanması da artık yıllarca mümkün olmaz!..
“EĞİTİMİN SÜRESİ DEĞİL NİTELİĞİ ÖNEMLİDİR…”
Mevcut veriler eğitimde yaşanan sorunların zorunlu eğitim süresinden değil mevcut iktidarın bu zorunluluk sürecini “kafalarına göre” nasıl yapılandırdığından kaynaklandığını göstermektedir. Tüm eğitim bilimciler, “eğitimin süresi değil niteliği önemlidir” görüşünde birleşiyorlar. Oysa ki MEB, kendi eliyle liseleri nitelikli/niteliksiz okullar olarak sınıflamış, milyonlarca çocuğumuzun gelecek umutlarını erkenden söndürmüştür.
ÖZEL OKUL LOBİSİ DEVREDE Mİ?
Lisede zorunlu eğitimin kısaltılması önerisinin MEB’e iade edilmesinde, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun verdiği raporun etkili olduğu kesin. Ancak, Kurul’un üyeleri arasında çok sayıda özel okul ve dershane sahibi de yer alıyor. Bu durum raporun iade edilmesinde “4 yıl öğrenciden alınacak paranın 2 yıla düşmesi” nedeniyle özel okul/dershane lobisinin devreye girmesinin etkili olduğu iddialarını da beraberinde getiriyor.
SİYASET ÜSTÜ OLMALIDIR…
Hangi nedenle olursa olsun zorunlu eğitimin kısaltılmasıyla ilgili taslağın MEB’e iade edilmesi doğru bir karar olmuştur. Elbette, eğitim sistemlerinde çağın hızla değişen koşullarına göre değişiklikler yapılması doğaldır ve gereklidir. Ancak, MEB’in yapmayı düşündüğü değişikliklere bakıldığında; çalışmaların yine çok aceleye getirildiği, eğitim paydaşlarına yeterince danışılmadığı, hedefleri ve amaçları açık bir model oluşturmadığı, bu yüzden de bilimsel ve toplumsal açıdan sorunlu olacağı düşünülüyor. Ama daha da düşündürücü olanı;
Biz ne zaman eğitimde iyi uygulamalara sahip ülkeler gibi; eğitim politikalarını gündelik siyasetin çok dışında ve üstünde tutacağız?..