Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın görev süresi uzatılmadı. Çok da iyi oldu. Çünkü, hiçbir Başkan döneminde Diyanet bu kadar eleştiri alıp tepki toplamamıştı.

Erbaş’ın görev süresinden geriye akıllarda lüks araba tartışmaları, beş yıldızlı otel toplantıları, defalarca yapılan VIP umre ziyaretleri ve tartışmalı siyasi tabanlı söylemler kaldı.

Başkanlığın merkez yerleşkesine 11 kilometre mesafedeki Anıtkabir’i hiçbir resmi törende ziyaret etmeyen Erbaş’ın 50’ye yakın farklı ülkeye 100’ü geçkin seyahat ettiği gündem olmuştu.

BİR CUMHURİYET KURUMUDUR…

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), 3 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin yerine kurulan bir Cumhuriyet kurumudur.
Cumhuriyetin kurucu kadroları, çağdaş, laik bir “ulus devlet” yaratma çabasıyla devletin tüm inançlar karşısında tarafsız olmasını sağlamaya çalışırken; insan unsurunun manevi değerlerine saygı duymuş, din istismarcısı yobazlara karşı büyük mücadele vermiştir. Bu nedenle kurulan DİB’in laiklik başta olmak üzere Cumhuriyetimizin tüm ilkelerine ters düşen bir örgüt değil, tam aksine Cumhuriyetimizin varlığını güçlendiren; önemli bir kuruluş olması düşünülmüştür.

“SİYASİ GÖRÜŞLERİN DIŞINDA KALMALIDIR...”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev ve sorumluluklarını belirleyen Anayasanın 136. maddesinde;Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir” hükmü yer almaktadır.
Anayasa’da “bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalması” sorumluluğu vurgulanan Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili tartışmalar günümüzde daha çok “Meşruiyeti/Statüsü, Özerkliği ve Temsil Sorunları” gibi üç temel noktada toplanıyor.

Bu tartışmalar sürerken son yıllarda eleştirilerin odağına, kurumdan çok kurumun başına getirilen kişilerin tavır ve söylemlerinin yerleşmeye başlaması toplumda üzüntü ve kaygı ile karşılanıyor.

Durum böyle olunca önceki bazı Diyanet İşleri Başkanlarımızı ve özellikle ilk Başkan M. Rıfat Hoca’yı (Börekçi) saygı ile anımsatmak kaçınılmaz oluyor.

Milli Mücadelenin büyük destekçisi, Rıfat Hoca, vefat ettiği 1941 yılına kadar 17 yıl Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış, Gazi Paşa ile aralarında saygıya ve sevgiye dayanan derin bir dostluk oluşmuştu. (Nerelerden nerelere geldik!..)

DİYANET’TEN BEKLENEN...

Son dönemde, dinî rehberlik ile devletin laik ve çoğulcu yapısı arasındaki hassas denge çizgisinde sürekli tartışmaların odağında bırakılan Diyanet; yeni Başkan Prof. Dr. Safi Arpaguş döneminde kurumsal açıdan zihinlere yerleşmiş iki temel algının sınavını verecek; Birincisi, siyasete mesafe ve kurumsal tarafsızlık, ikincisi toplumun tümünün güvenini oluşturacak kapsayıcılık, şeffaflık ve tutarlılık.

Bu süreçler yaşanırken kurumun en tepesindekiler başta olmak üzere mevcut kadrolarından, toplumun tüm kesimlerini kucaklayıcı; kardeşliği, sevgiyi, barışı, hoşgörüyü öne çıkaran, ahlaklı, dürüst ve tutumlu olmayı önemseyen, Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarına saygılı söylemler beklemek tüm yurttaşların en doğal hakkıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Cumhuriyetimizin önemli bir anayasal kuruluşunun “tüm yurttaşlarımızın” vergileriyle ayakta durduğu gerçeğini ise hiç kimse unutmamalıdır.