Sevgili okurlar, Son zamanlarda özellikle eğitimle ilgili birçok şikayetler geliyor. Her gelen hükumet kendine göre bir yasa ve yönetmelik çıkarıp kendi yaptığının en iyisi olduğunu iddia ediyor.
Bir de geçmiş zamana bakalım acaba o zaman dönen dolaplar nasıldı? Bir büyüğümüzden işittim ben de size nakledeyim.
Sultan Abdülhamid Han zamanında bir ferman çıkarmış ve medreselerde okuyan kim varsa onlar askerlikten muaf olacak diye tabi bunu duyan zenginler, (o zaman harpler çıkmaya başlamış) medrese hocalarına kimi koç, kimi birkaç koyun hediye ederek onlardan vesika almaya başlamış.
Zabıtlar köylere gidip askerlik çağı gelenlere tebligat yapmaya kime gitseler medreseden vesikası var bu talebe diye, bakmış ki padişah işin içinden çıkılamıyor. O zaman müfettişler göndermeye başlamış sıra Bolu’ya gelince medreseye varmışlar bir sınavdan geçirelim diye. Talebelikle ilgisi olmayan birini sınava almışlar tabi köyden gelme ağa çocuğu okumakla hiç ilgisi yok. Ona şu soruyu sormuşlar, “Söyle bakayım, hazreti Köroğlu, nebi midir (yani peygamber) yoksa veli midir?”
O da heyecandan zaten cahil, “Hazreti Köroğlu velidir” demiş, müfettişler “Tamam çık dışarı” demişler. Dışarıda sırasını bekleyen sınavdan çıkan arkadaşına, heyecanla sormuş; “Hey arkadaş ne sordular sana?” Sınavdan çıkan o cahil de “Bana hazreti Köroğlu nebi midir, veli midir diye sordular, ben de velidir dedim.” O zaman arkadaşı “Be aptal adam Köroğlu ne nebidir, ne de velidir o Bolu dağının eşkıyasıdır sen yanlış cevap vermişin yazık sınavı kaybettin” der. Sınavdan çıkan ve okumakla hiç ilgisi olmayan ağa çocuğu “Yav arkadaş ben de biliyorum onun eşkıya olduğunu ama baştaki hazret kelimesi beni yanılttı der.”
İşte eğitimde benim de iki çocuğum okuduğu için biliyorum ama baştaki milli kelimesi bizi de yanıltıyor. Karmakarışık bir eğitim sistemi bilmiyorum bu yavrular işin içinden nasıl çıkacaklar? Allah yardımcımız olsun ümidimiz yavrularımız geleceğimiz inşallah ziyan olmadan yetişirler, dileğimiz bu.