Kalabak Su hikayesini hemen he- men Eskişehir'de herkes bilir...
Nereden geldiğini, nasıl geldiğini...
Eskişehir halkı, yirminci asrın başlarına kadar sıcak termal suyunu testilerde soğutarak içmeye çalışmış.
1900 yılında Asarcıklı Ali Efendi tarafından şehre 15 km. uzaklıktaki Sarısungur Suyu, Odunpazarı semtine pişmiş toprak künklerle getirilirmiş...
Kapalı dağıtım yerlerinden, dirhem hesabıyla evlere ve mahalle çeşmeleri- ne dağıtılırmış.
Atatürk bir tren seyahati sırasında istasyonda mola veriyor...
Kendisine sunulan kaynak suyunun tadını beğenmiyor...Yeni bir içme suyu kaynağı bulunması gerektiğini söylüyor...
Bunu görev addeden zamanın Belediye Başkanı Kara Kamil (Kap- lanlı) şehre 45 kilometre uzaklıktaki Türkmen Dağı'nın kuzey yamacında, Kalabak Köyü yakınlarında kaynağı tespit ediyor...
Numune alınarak İstanbul'a tetkike gönderiliyor, gelen rapor 'fevkalade' bir su olduğu şeklinde.
Eskişehir'deki hayırseverlerin ve önde gelen esnafın mali destekleri, çevre köylülerin bilfiil çalışmaları ile hat şehre getiriliyor ve 1936 yılında hizmete giriyor...
Kalabak su, o gün bugündür, Eskişehir'in ve Eskişehirlilerin vazgeçe- mediği içme suyudur...

**

İlk dönemleri elbette hatırlamıyo- rum, ancak çocuk halimle elimde
plastik bidonlarla at arabalı sucuların peşinden koştuğumu çok hatırlarım...
Hatta sucu,
Aynı bidonu bir gün farklı, başka bir gün daha farklı para alırdı...
Neden farklı olduğunu sorduğunuz- da hiç itiraz etmez, fazla parayı geri verirlerdi...
Önde iki atın çektiği bir araba düşü- nün...
Arkada bir su tankeri...
Tankerde ikisi bir tarafta, ikisi diğer tarafta 4 tane musluk...
Musluklara, bisikletlerin iç lastikle- rinden yapılmış, bir iki karış uzunlu- ğunda hortumlar takılırdı, ki, bidona suyu doldurmak kolay olsun...
O su tankerleri nasıl temizlenirdi, ne kadar zamanda bir dezenfekte edilirdi, daha doğrusu edilir miydi, edilmez miydi, bilmezdik...
Bırakın tankeri, kendi evimizde kul- landığımız su bidonları bile kim bilir kaç sene kullanılır ama delinmedikten
sonra değiştirilmezdi...

**

Türkmen Dağı'ndaki kaptaj, yani kaynağın çıktığı yer ne kadar sağlıklı ve hijyenikti bilmezdik, kimseler de sorup soruşturmazdı...
Kaynaktan şehre suyu getiren 45 kilometrelik hat pik döküm borularla yapılmıştı...
Toprağın altına gömülen boruların kimi zaman delindiği için suyun boşa aktığı, kimi rivayetlere göre de bazı köylülerin toprağı kazıp boruları bi- lerek deldikleri ve tarlalarını bu suyla suladıkları anlatılırdı...
Rahmetli Aydın Arat'ın döneminde damacana sistemi başlatılmıştı...
Ancak cam damacanalar işlevsel değildi, hem daha ağırlardı, hem daha çabuk kırılıyorlardı...
Damacana ile tankerler birlikte çalışıyorlardı...
Zamanla tankerler geri çekildi ve tarih sahnesinden silindiler...
Yılmaz Büyükerşen'in göreve gelme- siyle birlikte hayata geçirdiği ilk proje, Kalabak Su isale hattını olduğu gibi değiştirmekti...
Pik döküm borular, 22.5 cm çapın- da polietilen borularla değiştirildi...
Dolum tesisleri, su analizinin ya- pıldığı laboratuar en son teknoloji ile yenilendi...

**

Pet şişe içme suyu piyasaya açıldık- tan sonra ortaya çıkan bazı markalar, Eskişehir'deki Kalabak Su egemenli- ğini kırmak için çeşitli yollara başvur- dular...
Sık sık dedikodular çıkartıldı, sağlık- sız olduğu yönünde kulisler yapıldı...
Yaşanan kimi küçük aksaklıklar bilerek abartıldı...
Ancak hiç biri Kalabak'ın egemenliğini kırmaya yetmedi...

**

Son günlerde kamuoyunda, sanki yine böyle bir ortam oluşturulmaya çalışılıyor...
Yaşanan kimi sıkıntılar öylesine abartılıyor ki, zannedersiniz 'Kalabak Su' bitti...
Halihazırdaki sıkıntıların kısa sürede çözümlenmesi için yetkililerin ellerin- den geleni yaptıklarına eminim...
Sonuçta karşılıksız bir hizmet değil...
ESKİ'nin dolayısıyla da Büyükşehir Belediyesi'nin önemli gelir kalemlerin- den biri Kalabak Su satışları...
Ne kadar çok su satılırsa, o kadar çok gelir demek...
Diğer taraftan, 1990'lı yılların ortalarına kadar, tankerlerle dağıtılan Kalabak Su, artık son derece sağlıklı ve hijyenik koşullarda şişeleniyor ve dağıtımı yapılıyor...