Liglerin bittiği, kongrenin yapılma süreci, bayram tatili derken son Dünya Şampiyonu Fransa Milli takımı galibiyeti ile tekrar futbol dolu günlere döndük. Öncelikle tarihi bir zafere imza atan Milli Takımımız ve Teknik Direktörümüz Şenol Güneş'i yürekten kutluyorum.
Hazır Eskişehirspor kongresinden sonra sözleşmesi biten hocamız Fuat Çapa'nın yeniden anlaşacak mı? Yoksa başka bir teknik direktörle devam mı edeceğiz soruları kafamızda iken Fransa Milli maçı bana göre Türk Futbol tarihinde çok önemli mesajları almamız gereken bir maç oldu. Umarım futbolu yönetenler ve bu işten ekmek yiyenler bu galibiyetin ardındaki mantalite farkını da iyi almışlardır.
Sosyal medya hesabımda da paylaştığım gibi Fransa Milli takımının değeri 1.1 Milyon Euro, Türkiye Milli takımının değeri ise 150 Milyon Euro civarında olduğunu görüyoruz. Aralarındaki kalite farkının boyutunu sizler tahmin edin. Bizler futbolun şans faktörünün olan tarafında değiliz. Şans her zaman saha da çalışanın yanında olur. Bunun karşılığını da Fransa maçında çok net gördük.
Bilenleriniz mutlaka vardır. Dünyanın en iyi defans oyuncularından birisi olan Alman Franz Beckenbauer'in ilk mevkisinin orta saha olduğunu çoğu kişi bilmez. Yine ülkemizde mevki değiştirenlerden birisi Beşiktaş'ın sağ beki olarak oynayan Ali Gültiken'in Türk Milli Takımın santraforunu olduğunu ve Beşiktaş'ta her yıl gol krallığı yarışı içinde olduğunu yine çoğu kişi hatırlamayabilir.
Eskişehirspor'dan örnek verecek olursak eskilerden santrafor olarak gelen Burhanettin Beadini futbol hayatına libero olarak devam etti. Bu başarısı ile Samsunspor'a transfer oldu. Süper ligde Fenerbahçe'den transfer ettiğimiz Burak Yılmaz yarım sezon Eskişehirspor'da sağ kanat oyuncusu oynadı. O zaman ki teknik direktörümüz Rıza Çalımbay'a söylememe rağmen Antalyaspor'da Burak Yılmaz'ın forvet arkası gol krallığında yarıştığını söyledim ama o bölgede oynayan futbolcularının olduğunu söylemişti. Süper Lige çıkma mücadelesi verdiğimizde Mustafa Denizli takımın sağ beki olarak Dorukhan Toköz'ü oynatmış, hücumda çok iyi olan ama kanat savunmasında aksıyordu.Çünkü daha önce ön libero da denenmiş ve başarılı olan bu futbolcumuz Hasan Hüseyin Acar'a yer açmak için sağ beke çekilmişti. Dorukhan Toköz'ün orta saha ön libero mevkisinde neler yaptığını bugün hep beraber görüyoruz. Bunu da yazılarımda belirttim ama yine itibar görmedi. Bizler teknik direktör değiliz ama bizlere ışık tutan şeyler geçmişleri ve istatistikleridir. Buna göre fikrimizi söyler veya eleştiririz. Yoksa teknik direktörlerin işine karışmak haddimiz değildir.
Şimdi bu örneklerden sonra Fransa milli maçının bana göre kahramanları olan Burak Yılmaz ve Dorukhan Toköz'ün ortak noktaları, ikisinin de farklı teknik direktörlerle Eskişehirspor'da oynamış olmaları ve aynı teknik direktörle farklı mevkilerde mükemmel performans yakalamalarıdır. İşte bu teknik direktör dokunuşudur. Usta, egosuz ve araştırmacı bir teknik direktörün futbolcuya ve her şeyden önce takıma verdiği katkıdır.
O nedenle diyorum teknik direktör seçecekseniz mutlaka eğitici yanı yüksek, egosuz, araştırmacı, olursa yüksek tahsilli olmasına dikkat etmek gerekiyor.
Yukarıda yazdıklarımdan az çok Şenol Güneş'ten bahsettiğimi anlamışsınızdır. Hani biz teknik direktörleri eleştirdiğimizde, bizlere savunmak adına elinde malzeme mi var deniliyordu ya. Şimdi Fransa Milli Takımın kadro kalitesi ve değerine bakın, bir de Türk Milli takımının kadro değerine bakın. Masaya yatırsanız Fransa'nın çok farklı kazanması gerekir. Ama futbolda elinizdeki kadroyu iyi kurar, onlara yapması gerekenleri saha da uygulatır. Böyle bir rakibi yenmek için onlardan daha çok koşması, onlardan daha çok mücadele edip, daha çok yardımlaşmasını gerektiğini anlatır ve uygulatırsanız dünyada yenemeyeceğiz takım yoktur. Demek ki asıl mesele elindeki kadroyu iyi çalıştırıp, sahaya iyi sürebilmek ve uygulatabilmekmiş. Alt yapıya önem vermek, onları iyi yetiştirip, eğitebilmek, kulüp politikası ve teknik direktörlerin felsefesi olmalıdır.
Kısacası iyi teknik direktör olmak için çalışmak, çalışmak, çalışmak gerekir. Elimde malzeme yok, kadrom geniş değil diyenler, sürekli bahane üretip, sürekli transfer isteyen teknik direktörler bundan sonra bağ bahçe işleri ile uğraşsınlar, emlakçılık yapsınlar ama futboldan uzak dursunlar.
Tüm bunların sonucunda Fransa Milli takımını yenmek bana göre futbolu yönetenler ve futbolun içinde olanlar için kendilerine gerektiği dersi çıkarabilirlerse, Türk futbol tarihinde bir devrim yaratabilirler. Yeter ki egosu şişik olanlar, futboldan çok kabadayılıkla uğraşanlar, ahlaksız futbolculara kaptanlık pazubantıverenler, üretmekten çok, tüketmeye yönelenler bir daha ülke futbolunda yer almasınlar. Futbol saha da 'tatikmaktik yok bambambam' diye oynanmıyormuş biz bunu gördük ve bunu anladık.
O nedenle daha şimdiden yeni yönetimimize bir mesaj vermek istiyorum. Açık açık yazdım. Teknik direktör deyip geçmeyin. Seçeceğiniz insan bir devrim yaratabilir. Sizlerde bu devrimin bir parçası olabilirsiniz. O nedenle giydiğiniz gömlek ağırdır. Transferi açın şunu alalım, bunu alalım diyenleri değil, alt yapıda yatan cevherleri ve tecrübe kazanan bizim çocukları görenleri görün. Şimdiden yolunuz açık olsun.