'Nisan' ayına halk dilinde 'açaray' deniliyor. Çünkü Nisan doğanın çiçeklere büründüğü aydır.
Onun içindir ki Nisan ayında insancıl duygularımızın özünü oluşturan 'umutlar' da çiçeklenir…
Ancak bu yıl ortalığı kavuran 'Nisan soğukları' doğaya (özellikle meyve ağaçlarına) büyük zararlar verdi.
Nisan ayının son günlerinde toplumsal gündemimizin üstüne çöken bazı 'kara soğuklar' da duyarlı yurttaşlarımızın vicdanını üşüttü…
Savsaklanan ve Saptırılan 23 NİSAN
Cumhuriyetimizin çok değerli kazanımlarından olan '23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı', bu yıl yine AKP ve yandaşlarınca bilinçli bir biçimde savsaklandı…
Son 13 yıldır, 23 Nisan'ın özünü oluşturan 'bilime ve demokrasiye dayalı ulusal egemenlik' kavramı yerine, 'sayısal çoğunluğa dayanan otoriter başkanlık yutturmacası' yolunda yapılan işler; son günlerde artık iyice ayyuka çıktı…
23 Nisan Bayramının ikinci özünü oluşturan 'çocuklarımız' ile ilgili 'haklar ve olanaklar' ise iyice yerlerde sürünür oldu…
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, son yıllarda 23 Nisan günlerinde 'dinsel öğelerle yüklü kutlamalar' baskın bir biçimde öne çıkarılarak, ulusal bayramımız iyice amacından saptırıldı…
Sözün özü, toplumca buz gibi bir 23 Nisan bayramı yaşadık…
Eskişehir'i Isıtan 23 Nisan Umutları
Tıpkı 'kutuplardaki sığınak merkezleri' gibi son yıllarda ülkemizin çok önemli bir 'demokrasi sığınağı' olan Eskişehir'imizde, 23 Nisan umutlarına can suyu veren güzellikler yaşandı. Örneğin:
· Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği '2. Çocuk Şenliği',
· Odunpazarı Belediyesi'nin oluşturduğu 'Zeytindalı Çocuk Merkezi',
· Yıllardır 'çocuklar ve kadınlar öncelikli' çalışmalar yürüten Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ'ın, '23 Nisan günü Sanayi Sitesi'nde çalışan çocuk işçi Rıdvan'a çırak olması…'
Umutlarımızı ısıtan güzelliklerdi.
Çanakkale'nin 100. Yılı
Dünyada ve ülkemizde birçok toplumbilimci tarafından 'mazlum ulusların emperyalizme karşı kazandığı ilk zafer' olarak değerlendirilen Çanakkale Savaşı'nın 100. Yıldönümünde; ortaya dökülen saptırıcı senaryolar ve atılan hamasi nutuklar duyarlı insanların yüreklerini sızlattı. Özellikle:
· Yanlışlarla dolu olan ve ağdalı bir dille sunulan 'reklam filmi…'
· Demokratik kamuoyunu temsil eden kişi ve kuruluşların törenlere çağrılmaması…
· Çanakkale'de Mustafa Kemal'i ve çağdaş Cumhuriyeti yok sayan söylemler…
· Dinsel tören yarışına dönüştürülen kutlama programları…
Evet, Çanakkale'nin 100. Yıl kutlamalarında 'etnik ve dinsel şovenizm ayyuka çıktı…' Ama o kutlamalarda 'sömürüye karşı barış ve kardeşlik umutları yok oldu…'
24 Nisan Sapkınlıkları
Ortada yüz yıldır kanayan ve adına 'Ermeni Soykırımı' ya da 'Ermeni Techiri (Göçü)' denilen bir insanlık yarası var…
Üstelik ortalıkta kimileri 'soykırım vardır!..', kimileri de 'soykırım yoktur!..' diye yaygara koparan ve birbirlerine çok benzeyen çığırtkanlar, bu yarayı sürekli olarak kanatmaya devam ediyorlar…
Bu sapkın tartışmalara gözü kapalı olarak katılan militanlara öncelikle şu iki gerçeğin gösterilmesi gerekiyor:
Binicisi, 'tarihe bugünkü değerlerle ve önyargılarla bakılamaz…'
İkincisi, günümüzde insana 'soy, din, dil, mezhep, cinsiyet…' gibi çağdışı ayrımcı pencerelerden değil; 'eşit ve özgür insan hakları' penceresinden bakmak durumundayız.
Aksi halde, 'emperyalist güçlerin insanları ve halkları birbirine düşüren yaygaracıları' daha nice 24 Nisan senaryoları yazarlar…
'Taksim' Edilen 1 MAYIS
Bilindiği gibi her ne kadar bugün ülkemizdeki yasal adı 'Emek ve Dayanışma Bayramı' olsa da '1 Mayıs, Emekçilerin Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günüdür.'
Özünde insanlar için 'umut günleri' olan 1 Mayıs'lar, ne yazık ki son yıllarda ülkemiz insanlarına 'umutsuzluk ve endişe' yaşatmaya başladı.
Çünkü 1 Mayıs'ların özündeki 'birlik ve dayanışmanın' arkasına egemen güçlerce 'ayrımcılık, şovenizm, militarizm, terörizm…' gibi sapkınlıklar sokuldu.
Ayrıca, yıllardır sürüp gelen ve AKP iktidarıyla artan 'Taksim zıtlaşması…' ve benzeri diğer engeller kitlelerin 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili yılgınlıklarını arttırdı.
Dahası, emek ve demokrasi güçleri arasındaki 'birbirine tahammül edemeyen dar grupçu tutumlar', 1 Mayıs'la ilgili birlik ve dayanışma direncini zayıflattı.
Bu nedenlerle emek ve demokrasi güçleri 'BİRLİKTE ve kitlesel bir biçimde' 1 Mayıs kutlayamaz oldular.
Bugün ülkemizde bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi mücadelesi adına ortaya çıkan emek ve demokrasi güçleri, 'AKP iktidarına karşı gösterdikleri tahammülden daha fazlasını birbirlerine göstererek, BİRLİK içinde 1 Mayıs'a sahip çıkmak durumundadırlar…'
1 Mayıs'ı ayrı kutlamak için ileri sürülen (ve arkasında dar grupçuluk yatan) hiçbir bahanenin haklılığı yoktur.
Çünkü bugün ülkemizde 'demokrasinin güdükleştirildiği, hukukun guguk edildiği'; üstelik 'yolsuzlukların, yoksulluğun ve yasakların azgınlaştığı…' günler yaşıyoruz.
Yaşamakta olduğumuz kara nisan günleri duyarlı yurttaşlar arasındaki birlik ve dayanışmanın daha da güçlenmesini gerektiriyor.
Çağdaş demokrasinin kucağında ve bilimin aydınlığında'Yaşanacak bir Türkiye' için…
Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.