Altılı masa hala adayını açıklayamadı. Seçimlerin 14 Mayıs tarihinde yapılacağı düşünüldüğünde geç değil çok geç kaldılar. Adayın kim olduğundan ziyade ilkeler önemli diyen liderler bugünlerde kim kaç milletvekili ve bakanlık almalı gibi konuları tartışıyor daha çok.
Aday kim mi olacak? O çok da önemli değil. Erdoğan karşıtı olan seçmen kimin adı ilan edilirse edilsin o adaya oy vermek zorunda. Demokrasi anlayışları da bu zaten. Geçmiş tarihte Kılıçdaroğlu seçmenlerine 'tıpış tıpış oy verecekler' demişti. Anlaşılan aynı anlayış devam ediyor. Toplumda Erdoğan'ı istemeyenler aday kim olursa olsun gösterdikleri adaya oy vermek zorunda! Terliği koysak kazanır düşüncesi vardı bir aralar. Ama son gelişmeler işlerini zorlaştırdı. Yani terlik seçimi kazanamayacak artık. Adayın ismini belirlerken çok daha dikkatli olmak ve mantıklı düşünmek zorundalar.
Ak Parti ve Erdoğan karşıtı olduğu halde Millet İttifakı'nın halini görüp umutsuzluğa kapılan bir kitle de var. Katı ideolojik görüşleri olmayan bu kitle de altılı masadan umudunu kestiği için Erdoğan'a oy verebilir. Millet ittifakının bazı seçmenleri de görüşlerini değiştirebilir seçim tarihine kadar. Bu seçmenler Erdoğan gittiğinde ondan daha iyi olacağı iddia edilen alternatif ismin kim olacağını görmek ve ona göre oyunu kullanmak istiyor.
Peki aday belirlenirken toplumdaki oy potansiyeline yani rakamlara mı yoksa bu devleti yönetebilecek ehliyet ve liyakata sahip olup olmadığına mı bakılacak. Yani nicelik mi yoksa nitelik mi ön plana çıkacak?
Sözlük anlamı ile nitelik, 'Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik' olarak; nicelik ise, 'Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu' olarak tanımlanır.
Kılıçdaroğlu'nu aday yaparsak CHP'nin %25 garanti oyu var, bunun üstüne diğer partilerin oyunu eklersek seçimi kazanırız gibi hesaplar yapılabilir.
Kılıçdaroğlu nitelik açıdan uygun aday mı peki? CHP içinde yapılan tartışmalara bakılırsa kendi partisinde bile bu isme sıcak bakmayan önemli bir kitle var. Kendi partisinden dahi tam destek alamamış veya mecburi olarak destek verilen bir ismi bu milletin karşısına nasıl aday diye çıkartacaksınız?
Kılıçdaroğlu'nun siyasi karnesine baktığınızda ve ülkeyi yönetmeye aday olacağı düşünüldüğünde, kendi partisi içinde birlik ve beraberliği sağlayamayan bir ismin tüm ülkeyi kucaklayacağına kim inanacak?
Millet ittifakına oy vereceklerin büyük çoğunluğu adayın ismine değil rakamlara yani alması muhtemel oy sayısına bakacak. Nitelik değil nicelik değerlendirmesi yapacaklar. Peki ya ülkenin altı ay sonrasında içeride ve dışarıda geleceği durum ne olacak?
Abdülhamit'i tahttan indirenlere, şimdi ne yapacaksınız, ülkeyi kim nasıl idare edecek diye sorulduğunda biz sonrasını düşünmemiştik dediler. Ciddi bir seçmen kitlesi var ki Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin diyor. İyi de o gittikten sonra ne olacak, ülke nasıl idare edilecek dediğiniz de verdikleri cevaplara aslında kendileri dahi inanmıyor. Bu nefret duyguları içinde hareket edip oy kullanacak milyonlar var. Millet ittifakı da bu kitleye güveniyor. Kimi aday göstersek oy vermek zorundalar diye düşünen altılı masanın liderleri o yüzden rahat. Altılı masanın zoraki ortakları için kime hangi bakanlığın ve kaç milletvekilinin verileceği daha önemli.
Tek dertleri kendilerinin ve yakın çevrelerindeki isimlerin siyasi gelecekleri ve menfaatleri. Ülke hangi partinin ideolojisi doğrultusunda yönetilecek peki ? Altılı masanın ortak ilkeleri olacak diye masal anlatıyorlar. Yirmi senelik evli eşler bile akşam nerede hangi yemeği yiyecekleri konusunda kavga ederken birbirine benzemeyen bu altı parti ve itiraf edemedikleri yedinci ortakları kardeş kardeş ülkeyi yönetecekler öylemi?
Bu kadar masal yeter. Sağlıcakla kalın…