Kılıçdaroğlu'nun allana pullana kamuoyuna sunulan meşhur ABD gezisi bitti. Ama orada neler olduğu veya olmadığı uzun süre konuşulacak.

Gezinin en önemli amaçlarından biri CHP liderinin 'Sözde solcu' olduğu iddia edilen ama gerçekte son seçimlerde demokratların başkan aday adayı da olan Senatör Bernie Sanders'le görüşmesiydi. Ama görüşemeden geri döndü.

Geziyi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun vekili Selçuk Sarıyar'ın planladığı konuşuluyor. Sarıyar, Sanders'in siyasi ekibi içinde yer alan biriymiş. Ama buna rağmen Kılıçdaroğlu'nu Sanders'le görüştürememiş. Daha doğrusu Sanders görüşmek istememiş.

Çok konuşulacak başka bir konu ise '8 saatlik kayıp' olayı. Bu skandalı kamuoyuna ilk duyuran isim, ABD'de yaşayan ve geziyi lobilerden sürekli izleyen Oray Eğin oldu. Tabi o da bu haberi yaptığına pişman oldu. Olay sadece bir gazetecilik olayı mı yoksa Kılıçdaroğlu'nun adaylığına icazet vermek istemeyenlerin kasıtlı olarak bu haberi basına sızdırması mıydı bu da tartışılacak bir konu.

ABD'de önemli bir lobi faaliyeti yürüten FETÖ aparatları bu geziyi basında ve sosyal medyada ön plana çıkartarak Kılıçdaroğlu'na gerekli desteği de vermedi. Anlaşılan ABD ve taşeron örgütü FETÖ Kılıçdaroğlu'nun adaylığına pek de sıcak bakmıyor. Çünkü onlar kazanma ihtimali daha yüksek bir isim olması gerektiğini düşünüyor.

Kılıçdaroğlu Atatürkçü ve ulusalcı bir parti olan CHP'yi bambaşka bir noktaya getirmeye çalıştı. HDP hakkında yaptığı açıklamaları ve duruşu önümüzdeki süreçte onun sadece adaylık değil genel başkanlık konumunu da tartışılır hale getirebilir. HDP ile olan gizli ittifakın kazanma ihtimalini artırmadığını tam tersine azalttığını hem içeridekiler hem de dışardakiler fark etmiş sonunda anlaşılan. Daha milliyetçi, HDP'ye karşı net bir tavrı ve duruşu olan bir isim üzerinde çalışmaları gerekiyor. Ama bunun için geç kaldılar. Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir. HDP'nin gölgesi millet ittifakı üzerine kabus gibi çöktü ve bundan kurtulabilmek için zaman daralıyor.

Dağılan Komünist SSCB'nin devamı olan Rusya'nın, emperyalizm ile mücadele ettiğini iddia eden ve kendilerini sosyal demokrat diye tanımlayan CHP ile ilişkilerinin daha iyi olması beklenir.

Ama tam tersine eski solcuların yıllarca mücadele ettiği ABD ile çok iyi geçinen bir CHP var günümüzde. Aslında Rusya ile olan ilişkileri daha fazla destekleyen ve Rusya yanlısı politikalara destek vermesi beklenen CHP'liler Moskova'ya değil ABD'ye gitmeyi tercih ediyor nedense.

Eski komünist Rusya'nın lideri ise AK Parti liderini her platformda takdir edip onore ediyor. Son olarak enerji konusunda Avrupa'yı zor durumda bırakan Rus lider şimdi de Türkiye'ye doğal gaz merkezi kurulmasından bahsediyor.

ABD başkanının 'Erdoğan'ın kaybetmesi için muhalefeti destekleyeceğiz' demesine hiç itiraz etmeyenler, Rus lideri Putin'in açıklamalarını açıkça Erdoğan'ın seçim kazanması için yapılan bir dış müdahale olarak değerlendiriyor. Her konuda Türkiye aleyhine bir politika izleyen ABD açıkça muhalefete destek açıklaması yapınca dış müdahale olmuyor ama Rusya AK Parti değil Türkiye konusunda olumlu adımlar atsa da bu durum dış müdahale olarak yorumlanıyor. Siyasetin ikiyüzlü tarafı da bu maalesef…