Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün dün servis ettiği haberde, 2018 yılından bu yana şehrimizde yürütülen Sıfır Atık Projesi kapsamında önemli ve başarılı sonuçlar elde edildiği belirtildi.

Projenin uygulamaya alındığı günden bu yana toplam 358 bin 428 ton atık ekonomiye kazandırıldı. Haberde yer alan bilgilere göre, geri kazanılan atıklar arasında ilk sırayı yaklaşık 171 bin ton ile kâğıt atıkları aldı. Bunu 96 bin 599 ton metal, 48 bin 722 ton plastik ve 40 bin 237 ton cam atık izledi. Kaynağında ayrıştırılarak yeniden kullanılan bu atıklar sayesinde 1 milyar 47 milyon kWh elektrik enerjisinden, yaklaşık 4 milyon 797 bin metreküp sudan ve 753 bin 636 varil petrolden tasarruf sağlandı. Ayrıca kâğıt atıklarının geri kazanılmasıyla 2 milyon 913 bin 474 ağacın kesilmesi önlenmiş oldu.

Ne yazık ki ülkemizde son yıllarda yaz aylarının değişmeyen gündemi orman yangınları. Anadolu Ajansı’nın verilerine göre, son 10 yılda Türkiye genelinde 28 bin orman yangını yaşandı ve 255 hektar alan kül oldu!

Ormanlarımız her yıl göz göre göre yok olurken, yeterli olmasa da çeşitli ağaç dikme etkinlikleriyle bu kayıplar telafi edilmeye çalışılıyor. Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün paylaştığı bu veriler, geri dönüşümün ağaçları ve doğayı korumada ne denli hayati bir rol oynadığını bir kez daha açıkça ortaya koyuyor.

Peki, bizler evlerimizde otururken Sıfır Atık Projesi’ne ne ölçüde katkı sunabiliyoruz?

Doğal varlıkların korunması, doğa dostu tüketim alışkanlıklarının yaygınlaştırılması ve etkin atık yönetimi gibi başlıklarda farkındalık oluşturmayı amaçlayan bu projede, sıfır atık” yaklaşımını gerçekten benimseyebilmemiz için bireylere sunulan imkânlar yeterli mi?

Açıkçası dünkü haberi okuduğumda aklıma, geçtiğimiz yıllarda neredeyse her apartmanın önüne yerleştirilen geri dönüşüm çöp kutuları geldi.

Nerede o kutular?

Evimizin önünde geri dönüşüm çöp kutuları bulunduğunda, geri dönüştürülebilir atıkları ayrı toplama bilinci kuşkusuz çok daha yaygındı.

Ancak bugün gelinen noktada, bu kutuların büyük ölçüde ortadan kalktığını görüyoruz. Evde ayrıştırılan atıkların yeniden tek bir çöp poşetinde buluşması, “sıfır atık” yaklaşımının ruhuna da zarar veriyor.

Şehrin belli başlı noktalarında, hem belediyeler hem de bazı kamu kurumları tarafından Sıfır Atık Projesi kapsamında yerleştirilen atık toplama kutuları ve merkezleriyle karşılaşıyoruz. Ancak bu noktalar, her vatandaş için her zaman erişilebilir mi?

Asıl soru şu: Neden herkesin evinin önünde geri dönüşüm kutusu olmasın? Üstelik geçmişte hayata geçirilmiş, işe yaradığı da görülen bu uygulama ne oldu da sessiz sedasız ortadan kaldırıldı?

Daha da önemlisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2019 yılında apartman önlerinde zorunlu hale getirdiği geri dönüşüm ekipmanları hangi gerekçeyle kaldırıldı ya da işlevsiz bırakıldı? Eğer Sıfır Atık Projesi bu kadar başarılıysa, vatandaşın sürece en kolay şekilde dahil olmasını sağlayan bu uygulamadan neden vazgeçildi?

Belki Almanya’daki gibi “her evde” uygulanan çöp ayrıştırma sistemini bir anda hayata geçirmek, toplum olarak zorlanacağımız bir adım olabilir. Ama geri adım atılmış, faydası kanıtlanmış bir uygulamayı yeniden başlatmak ne kadar zor olabilir?

Bu konu kimin yetki alanındaysa, kim elini taşın altına koyabiliyorsa hiç vakit kaybetmemeli…