Garip bir çağa tanıklık ediyoruz…
Eminim bu duyguyu,
Medeniyetin kurulduğu ilk günden bu yana sayısız kere yaşamıştır insanoğlu…
Her bireyin kendi öznel ve toplumsal koşulları içinde,
'Garip bir zamanın ve çağın' hem tanıklığını, hem de nöbetçiliğini yapıyor olmak, ona, öncesinde ve sonrasında kimselerin yaşamadığı ve yaşamayacağı koşullar içinde olduğu gibi, sanal bir gerçeklik sunuyor…
Çünkü dünya,
Hiçbir zaman insanların tümünün isteyeceği ve seveceği bir dünya hiç olmadı, olamadı…
Aynı şekilde,
Tüm insanların kendisi hakkında aynı duyguları hissedeceği bir dünya da olmadı…
O yüzden,
İçinde yaşadığı çağ her insan için garipti,
Her insan için öyle bir ana tanıklık ediyor olmak talihsizlikti…
Belki de bu,
İnsanın, gerekli çabayı gösterebilse, dünyayı adaletin, eşitliğin, barışın egemen olduğu bir yer haline getirebileceğine yönelik umudunun hiç bitmemesinden kaynaklanıyor…
Zaman zaman yıldızımızın parladığı aydınlıklardan,
Zaman zaman da tümünün söndüğü uzun karanlıklardan geçmiyor muyuz?
El yordamıyla da olsa,
Yürüdüğümüz yolun nemenem bir yol olduğunu eninde sonunda biliyoruz…
***
Yukarıdaki tanımlama ve betimlemeler,
Her ne kadar insanoğlu içinmiş gibi görünse de,
Bunların tümünün, bir ülke için kullanılamayacağını kim iddia edebilir?
Bir ülke için,
Ülkem için,
Türkiye için…
Duymamaya çalışmak, görmemeye, hissetmemeye çalışmak işe yaramıyor…
Çünkü öylesine çevrelenmiş, öyle sarılmışız ki, çıkıp gidecek bir kapımız yok…
Herkes birbirini linç etmekten söz ediyor, cezalandırmaktan…
Kimsenin kimseyi affetmeye niyeti yok…
Kimsenin kimseyi hoş görmeye, anlamaya çalışmaya, kabul etmeye niyeti yok…
Nasıl ki,
İlkel insan için,
'Diğeri' cehennemse,
Evrenin en acımasız ve korkunç yaratığı insan için de, kendi beyninin içindeki gibi olmayan her şey cehennem…
Hatta kendi sığ ufkunun içinde olmayan her yer…
***
Ülkemin böyle bir anına tanıklık ettiğim için utanıyorum…
Utanmak, artık kolayca katlanılacak bir duygu…
Ama ya yorgunluğu,
Ya vazgeçmeyi,
Ya boş vermeyi ne yapacağız?
Ne biz böyle bir çağa tanıklık etmeyi hak ediyoruz…
Ne de bu ülke, böyle bir ülke olmayı…