Bugün KESİT köşesinin konuğu, Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Turan Akman ERKILIÇ.

Aslında o bir konuk değil, pırıltılı görüşleriyle ve moral veren destekleriyle KESİT köşesinin çok duyarlı bir paylaşımcısıdır.

Yaklaşık çeyrek asırdır kendisiyle tanıştığımız Turan Akman ERKILIÇ ile sosyal yaşamda, özellikle öğretmen örgütleri tarafından düzenlenen eğitim etkinliklerinde yollarımız o kadar çok kesişiyor ki…

Geçen gün Turan kardeşle bir söyleşi yaptık ve uzun yılların süzgecinden süzülen damlaları da sizlerle paylaşmak istedik…

Bir Anadolu Çocuğunun Kısa Yaşam Öyküsü

Turan Akman ERKILIÇ, 1957 yılında Erzurum ili Narman ilçesi Güvenlik (Gornes) Köyü'nde doğmuş bir imam torunu. Bir tarım işçisi olan babadan ve okuma yazma bilmeyen ev kadını anadan doğmuş 7 kardeşten (ikisi ölü) birisi… Yani tipik bir Anadolu çocuğu…

Çocukluk ve ilk gençlik yılları, babanın tarım işçisi olarak çalıştığı Polatlı Devlet Üretme Çiftliğinde (Anadolu Tarım İşletmesi) geçiyor. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Polatlı'da tamamlıyor.

Güvenlik Köyü'nün ilk okuyanlarından olan amcaoğlu Hulusi ERKILIÇ'ın teşvikiyle kardeşleri, kuzenleri ve köydeki diğer akranları da okuma olanağı buluyor. Bu nedenle 1988'de ölen amcaoğlundan saygıyla 'ATA ERKILIÇ' diye saygıyla söz ediyor…

Babasını küçük yaşta kaybettikten sonra, ağabeyi Kemal ERKILIÇ (göbek adı Kemal) ona 'babalık' yapıyor. Bugün rahmetle andığı ağabeyini şöyle anlatıyor: 'Eskişehir Akademi mezunu dürüst bir demokrattı. Okuma ve Köy Enstitüleri sevgisini ilk ondan öğrendim. Ailemizin Mustafa Kemal'ydi o…'

Bu arada rahmetli annesini de şöyle anlatıyor Turan Hoca: 'Benim ilk öğretmenim okuma yazma bilmeyen anamdır. Sevgili anam, yüreğinde geleneksel değerlerimizle Cumhuriyet değerlerimizi çok iyi kaynaştırmış bir Anadolu kadınıydı…'

Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü'nde 1984 yılında tamamlayan Turan kardeşimiz, kendisini çok etkileyen bu eğitim yuvasındaki hocalarını ve özellikle Halide TOKER, Müzehher KARZEK ve Oktay ÇAĞLAR'ı saygıyla anıyor.

Yüksek lisansa başlayışını da şöyle anlatıyor:

'-Fakülteyi yeni bitirdiğim günlerde, okulun ilan tahtasında tesadüfen okuduğum, 'AÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Bölümü'ne yüksek lisans öğrencisi alınacağı' duyurusu üzerine girdiğim sınavı, 15 kişilik listede 14. sıradan kazandım. İşte Anadolu Üniversitesi'ne girişim o giriş… Bugün, askerlik dahil 31 yıldır akademik yaşamın ve eğitimin, Anadolu Üniversitesi'nin ve Eskişehir'in içindeyim…'

Turan Hocanın yaşamında en çok etkilendiği iki kitap ise 'Hababam Sınıfı (Rıfat ILGAZ) ve Güneşin Katli (Memet TÜRKKAN)' olmuş.

Akademisyenlerin Öğretmen Örgütleriyle İlişkileri

Bugün benim neredeyse 50 yıla yaklaşan öğretmen örgütlenmesi yaşamımda en çok üzüldüğüm durumlardan birisi, 'akademisyenlerin eğitim örgütlerinden uzak durmalarıdır. Bence bu durum eğitim alanında birlikte projeler üretmek ve sorunları birlikte çözmek yolunda büyük engeller oluşturuyor…'

Bu sorunun nedenlerini Turan Akman ERKILIÇ'la birlikte irdeledik. Aslında kendisi uzun yıllardan beri eğitim örgütleriyle iç içe olan Turan kardeşimiz bu konuya şöyle yaklaşıyor:

· 'Ülkemizde akademisyenlerin öğretmen örgütleriyle ilişkileri 'salt akademik çalışmalarla' ya da 'salt ideolojik ilişkilerle' sınırlı kalıyor. Oysa iş ilişkilerinde ekonomik, politik ve akademik süreçlerin birlikte gelişmesi gerekir… Bu ilişki zayıflığında başta eğitim sistemimizdeki yasal engeller olmak üzere hem üniversitelerimizden hem de eğitim örgütlerimizden kaynaklanan nedenler var.

· 'Üniversite seçkin bir yer olmalı. Ancak kesinlikle halktan ve sivil toplum örgütlerinden kopuk seçkinci bir tavır izlememeli…

Açıkçası, böylesine akılcı ve bilimsel bir yaklaşım beni çok etkiledi.

Akademisyen Öğrenci İlişkileri

Üniversitelerimizde 'hocalarla (akademisyenlerle) öğrenciler arasındaki ilişkilerin çok sağlıklı olmadığı…' bilinen bir gerçekliktir.

Oysa benim tanıdığım öğrenci çevrelerinden ve sosyal medyadan izlediğim kadarıyla, Turan Akman ERKILIÇ kardeşimizin öğrencileriyle çok sağlıklı ve sıcak ilişkileri var. Bunun nedenlerini de sordum kendisine ve şu yanıtları aldım:

'-Evet, ülkemizde akademik dünya salt araştırmaya dayalı ilişkiler ve değerlendirmeler süreci yaşıyor…'

'-Oysa özellikle eğitim alanında akademisyenlerin öğrencilere rol model olmaları gerekir…'

'-Ayrıca, 1975-1980 arası dönemdeki gençlerin yaşadığı yoğun sosyopolitik süreçten çıkardığım dersler bana 'herkesi kucaklayan bir öğretim üyesi (öğretmen) olma zorunluluğunu' öğretti…'

'-Politik tavrımız ne olursa olsun 'eğitim bir kamu görevidir ve öğretmen bir hakemdir…'

Kendisinden bu yanıtları aldıktan sonra Turan Hocanın öğrencileri tarafından neden çok sevildiğini daha iyi anladım.

Toplumsal gündemimizi yazılı, görsel ve sosyal medyadan çok dikkatli izlediğini bildiğim Turan Akman ERKILIÇ, ülkemizdeki son gelişmeleri de şöyle özetledi:

'- Ne yazık ki Türkiye, hukuk ve eğitim alanlarında evrensel ligten düşmüştür…'

Toplumsal duyarlığı yüksek olan akademisyenlerimizin daha da artması dileğiyle…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.