Bazen hayat, karanlık bir tünelden geçiyormuşuz gibi hissettirir. Her şey belirsizdir, bilinmezdir, tanıdık hiçbir ışığın olmaması korkunçtur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün en sevdiği kitaplardan birisi olan jean-Jacques Rousseau’nun toplum sözleşmesi eserini okumak sadece siyasi bir fikir edinmek için değil, insanlık hakkını anlamaya çalışmak iç...
Ne mutlu bize ki, sürprizlerle dolu bir ülkede yaşıyoruz. Her yeni gün başka bir karar, başka bir uygulama, başka bir değişiklikle uyanıyoruz.
Ruhun başlıca yerleşim yeri epifiz bezidir der Decartes.
Binlerce yıl önce Antik Yunan filozofları adaletin erdemlerin en büyüğü olduğunu söylerken, bugünün modern dünyasında da değişmeyen bir gerçek var: Adaletin olmadığı bir toplum, çürümeye mahkûmdur.
Bertolt Brecht önce ekmek sonra ahlak demiş. Biz biraz güncelleyelim, Önce market sonra, fiyat karşılaştırması, limit hesaplaması son olarakta bunun bir de yarını var diye düşünmek.
Bilinmeze duyduğumuz merak, tarih boyunca çeşitli ritüellerle şekillenen bir arayışa dönüşmüştür,
Doğru ile yanlış arasındaki ince çizgiyi nasıl çizebiliriz? Bir eylemin etik olup olmadığını neye göre anlarız?
Sanatsız bir dünya düşünülemez. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, sanatın ne için yapıldığı önemli değildir.
Lise yıllarımda tanıştığım ve beni derinden etkileyen yazarlardan biri de Paulo Coelho’ydu.
Bu bağlantı sizi https://www.sonhaber.com.tr dışındaki bir siteye yönlendiriyor.