Öfke öfkeyi, şiddet şiddeti besliyor…
Şiddete yatkınlık giderek toplumsal bir hastalığa dönüşüyor…
Bunun en belirgin örneği;
Önceki gün İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı, trafikte tartıştığı bir genci silahıyla boynundan vurarak öldürüyor…
Öfkenin geldiği nokta;
Bir kişi yaşamını yitiriyor, diğer kişinin yaşamının kalan bölümü kapkaranlık bir hale geliyor…
Hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğunda değilim…
Takıldığım yer; bir anlık öfkenin nelere mal olduğu…
***
Öfke kontrolünü neden hiç beceremiyoruz?
Öfke kontrolü;
Öfkelenmemek değil, öfkeyi doğru ifade edebilmek…
İnsanın bu duygusunu saldırgan davranışlara dönüştürmeden, kendisine ve çevresine zarar vermeden doğru olarak ifade etme becerisini kazanabilmesi…
Maalesef beceremiyoruz…
Emniyet Müdür Yardımcısının tartıştığı kişiyi vurduğu görüntüleri izlerken, bir taraftan dehşete kapıldım, bir taraftan da bunları düşündüm…
***
Neden bu kadar öfkeliyiz ve neden öfkemizi çevremizdekilere dolayısıyla kendimize zarar vermeden göstermeyi bilmiyoruz?
Özgüvenden yoksun olduğumuz için mi?
Hoşgörüden hızla uzaklaşıyor,
Öfkenin 'baldan tatlı' olması karşısında çok çabuk tuzağa düşüyoruz…
Elbette bu konu, psikiyatri ve sosyoloji bilim dalının uzmanlık alanı…
Biz, siyasette, sporda, aynı meslek içinde, hatta ve hatta aynı ailenin ve aynı evin içinde, yarışmayı, birbirine rakip olmayı beceremiyoruz…
Yarışmayı kavga, rekabeti düşman olmak gibi görüyoruz…
***
Nasıl görmeyelim ki…
Televizyon kanallarında, gazetelerde her gün, o kadar kini ve öfkeyi nereden bulduklarını, nasıl biriktirdiklerini çözemediğim siyasetçiler, hiç durmadan zehirliyorlar insanları…
Patlayan bombalar, ölen insanlar…
Askerlerimiz, polislerimiz, insanlarımız…
Kin, öfke ve şiddet iklimi hızla yayılıyor, insanları zehirleyen bir sis bulutu gibi…
***
Sis siz olun,
Öfkenize yenik düşecek ya da karşınızdakinin öfkesini kontrol edemeyecek noktaya getirecek işlerden uzak durun…