Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı, Batı Cephesi Komutanı, Lozan Kahramanı, İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’yü vefatının 52. yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.

Üniversite yıllarında O’nu gördüğüm ve dinlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ankara Üniversitesi’nin yeni öğretim yılına başlama töreni Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin konferans salonunda yapılırdı. Törene gelen siyasi liderleri “Kahrolsun Faşizm, Bağımsız Türkiye…” gibi farklı sloganlarla karşılardık. İsmet İnönü geldiğinde ise slogan atmak yerine alkışlamayı tercih ederdik.

NEDEN YENİ BİR DÜNYA?

ABD Başkanı D. Trump’ın Türkiye ile olan ilişkilerindeki her patavatsızlığı, bana İsmet İnönü’nün; ‘Yeni bir dünya kurulur. Türkiye’de bu dünyada yerini alır.’ sözünü anımsatır.
Kıbrıs’ta 1963 yılında başlayan olaylar ve Kıbrıs Türklerinin yok edilme tehditlerine karşı Türkiye’nin askeri müdahalesi gündeme gelmeye başlamıştı. İnönü, ABD’den Türkiye ile Yunanistan arasında arabuluculuk yapmasını istiyordu.
ABD’nin işi ağırdan almasına kızan İnönü, 16 Nisan 1964’te Time dergisine verdiği röportajda ‘Müttefikler tutumlarını değiştirmezlerse, Batı ittifakı yıkılabilir... Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur.’ açıklamasını yapmıştı.
Daha sonra Kıbrıs’ta kanlı olayların artması üzerine Kıbrıs’a müdahale kararı alan İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde o meşhur ‘Johnson mektubu’ gelmişti.

İnönü’nün sözünü ettiği “yenidünya” siyaseten hiç kurulmadı ve Türkiye
“Bu gece komünizm gelebilir(!)” korkutmacasıyla, yıllarca koşulsuz ABD ve NATO ile birlikte hareket etti.

Yapay olarak kurgulanan “Soğuk savaş milliyetçiliği” ile sola karşı olmanın tek yolunun ABD’nin yanında yer almak olduğuna koşullandırılanlar; taşeron ihanet şebekelerinin ABD bağlantıları ortaya çıkınca gecikmeli de olsa “acı gerçekleri” gördüler. Görmesine gördüler ama yeterince ders aldılar mı, işte orası çok belli değil…
ÇOCUKLARI BABASIZ BIRAKMADI…
2. Dünya Savaşı’nda milyonlarca insan öldü. Hitler, Mussolini, Stalin, Churchill ve diğerleri bazen “tekliflerle” ama genelde “tehditlerle” Türkiye’yi kendi yanlarında savaşın içine çekmek istediler.
İnönü “kimin yanında girersek girelim” bu savaştan hiçbir şey elde edemeyeceğimizin ama çok şey kaybedeceğimizin farkındaydı.
Bu yüzden izlediği kararlı tarafsızlık politikası ile tarihin en kanlı savaşından Türkiye’yi uzak tutmayı başarmış, milyonlarca insanımızın ölümüne engel olmuştur.
2. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan zorlukları “temcit pilavı” gibi sürekli ortaya getirip politik hesap yapanların, tarihimizde böyle bir şahsiyete sahip olduğumuz için gurur duymaları, eleştiri yaparken de bin defa düşünüp yutkunmaları gerekir.

O ülkenin yaşadığı her krizde güvenebileceğimiz ulu bir bilgeydi.

“Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” sözü O’nun yaşamının bir özetidir.