6 Şubat deprem felaketinin üzerinden altı ay geçti...
Altı ayda neredeyse her şeyi unuttuk...
Yıkılan binlerce binayı,
Yaşamını yitiren 50 binin üzerinde insanı...
İzlerken içimizin titrediği, tüylerimizin diken diken olduğu o görüntüler, hafızamızdan öylesine çabuk silinip gitti...
Çağımızın,
Tamamen dijitalleşen evrenindeki görüntü fazlalığı içinde eriyip gittiler...
Televizyon kanallarında,
Her haber programında konuşulan tek şey deprem ve depremzedelerdi...
Barınma ihtiyaçları,
Beslenme ihtiyaçları,
Çevre temizliği, hijyen ihtiyaçları...
İlk günlerde mevsim gereği ısınma sorundu...
Şimdilerde serinleme sıkıntısı...
Eskişehir'de bile, 40 derecenin üzerinde seyreden hava sıcaklığı,
Kahramanmaraş'ta, Hatay'da, Adıyaman'da, Adana'da acaba kaç derecedir?
Klimalı evlerde bile serinlemek için çaba harcarken, o incecik çadırların içinde olmakla güneşin altında olmak arasında fark var mıdır acaba?
**************
Şubat ve Mart aylarının geçmesiyle birlikte,
Deprem hayatlarımızın birinci gündemi olmaktan uzaklaşmaya başladı...
Medya,
Yavaş yavaş elini ayağını çekti...
Sonra araya seçim girdi...
Geçim derseniz, her zamanki bitmeyen derdimizdi...
Emekli maaşları,
Memur maaşları,
Maaş zamları...
Zamanla herkes yeniden, kendi hayat mücadelesinin içine sıkışıp kaldı...
**************
Bugün,
Hangi takımın hangi futbolcuyu transfer edip etmediği,
Deprem bölgesindeki insanların yeterli temiz su bulup bulmadıklarından daha önemli...
Yerel seçimlerle ilgili tahminler,
Deprem konutlarının kış mevsimine kadar yetişip yetişmeyeceğinden daha önemli...
İttifaklar ne olacak?
İYİ Parti-CHP ittifakı yerel seçimlerde de devam edecek mi, etmeyecek mi?
Bunlar bile,
Deprem bölgesindeki insanların moral bakımından düzelip düzelmediklerinden daha önemli...
**************
Şunu yapanlar bile çıktı...
Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde verilen-verilmeyen oylar için beddua edenler mi ararsınız?
Yaptığı yardımın haram olmasını dileyenler mi?
Vicdanlarımız ne ara bu kadar törpülendi, bu kadar karardı bilmiyorum, ama bunlar söylendi, konuşuldu, yazılıp, çizildi...
**************
Hayatın gerçeklerinden biri de şu,
Ne kadar büyük acılar yaşarsak yaşayalım, hayat devam ediyor...
Bizden önce de vardı,
Bizden sonra da devam edecek...
Yazıyı,
Nazım Hikmet'in 'Yaşamaya Dair' şiirinden küçük bir bölümle bitirelim...
'Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yasamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yasamak, yani ağır bastığından.'