İsyancılar ne istiyordu?
Meşrutiyet ilan edilmiş, seçimler yapılmış ve meclis açılmıştı. İttihat Terakki için her şey yolunda idi. Bu yüzden, İran’da Şah rejimini devirmek isteyen İran muhalefeti İttihatçılardan yardım istemiş, buna olumlu cevap verilmiş, fedailer grubu silahşorlarını İran’a yollanmıştı.
Kimler yoktu ki bu grubun içinde;
Kolağası Halil Bey kumandasında, Ömer Naci, Mülazım Hilmi, Yakup Cemil, Mustafa Necip ve Said Selmasi.
İttihatçılar İran’da uzun süre kalacak ve harekâtı geniş bir alana yayacaklardı. Ancak, Talat Bey’den gelen haberle hemen geri dönmeleri istendi. Çünkü “İstanbul’a mahiyeti anlaşılamayan karışıklıklar baş göstermişti”
…
Meşrutiyetle gelen basın özgürlüğü sayesinde her türlü yayın yapılabiliyordu. Eski bir ittihatçı olan Serbesti Gazetesi’nin sahibi Mevlanzade Rıfat Bey ile Hasan Fehmi Bey, ittihatçılar aleyhinde çok sert yazılar yazıyorlar, özellikle Talat Bey’i hedef gösterirken, Ahrar Fırka’sı’nı da açıktan destekliyordu. Tüm bu işlerin arkasında Prens Sabahattin’in olduğu çok açıktı.
Bu durum ittihatçıları çok öfkelendiriyordu.
7 Nisan 1909’da Galata Köprüsü’nde, Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi öldürüldü, arkadaşı Ertuğrul Şakir de, gazete sahibi Mevlanzade Rıfat Bey sanılarak kurşunların hedefi oldu ve yaralandı.
Olay ertesi günü gazetelerde manşetten yayınlamış ve ittihatçıları olayın faili olarak görüyorlardı. İttihatçılar olayı üstlenmemişlerdi ama herkes Talat Bey’in emri ile yapıldığını biliyordu.
Kısaca İttihat ve Terakki kendini yeni meşruti yönetimin bekçisi ve sahibi görüyor, engel gördüğü kişileri anında ortadan kaldırıyordu.
Olay İstanbul’da büyük tepkilerle karşılanmış, hukuk öğrencileri yürüyüşe geçmiş, hükümet konağında sadrazam ile görüşmüşler, oradan da Ayasofya meydanına gelirken halktan da destekleyenlerle birlikte birkaç bin kişi olmuşlardı. Hasan Fehmi Bey’in cenaze töreninde kalabalık 50 bin kişiye kadar ulaşmıştı.
Bu arada Serbesti Gazetesi sahibi Mevlanzade Rıfat Bey, sadrazama şikâyetçi olmak için gittiği sırada Meclis-i Mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey’e öfkeyle olayı anlatınca, Ahmet Rıza Bey ona şu cevabı verir: “Şahsiyet ile uğraşanların akıbeti böyle olur” der.
Bu sözler ertesi günü, Prens Sabahattin’i ve Ahrar Fırkasını açıktan destekleyen ve ittihatçıları kıyasıya eleştiren Volkan Gazetesi’nin manşetinde ve açıkça ittihatçılar suçlanıyordu.
Volkan gazetesinin sahibi ise Derviş Vahdeti adında, şeriat yanlısı ve devletin şeriat hükümlerine göre yönetilmesini isteyen bir hocaydı. Meşruti yönetime karşıydı.
Derviş Vahdeti, gazetesinde yazdığı yazılarda, şer’i hükümlere ve Kuran nizamına dayalı bir düzen istiyor, ittihatçıları hedef gösteriyor, Ahrar Fırkasına ve Prens Sabahattin’e açıktan destek veriyordu.
…
13 Nisan 1909’da, sözde İstanbul’un asayişini korumakla görevli avcı taburlarındaki askerler başlarındaki subayları rehin alarak, çavuşların eşliğinde düzensiz bir yürüyüşle, “şeriat isteriz” diye bağırarak Ayasofya Meydanı’na gidiyorlardı.
İsyancı askerlerin sayısı 15 bine kadar ulaşmıştı. İstanbul sokaklarında terör estirmeye başlamışlardı. Halk korkudan evlerine kapanmaktan başka çare bulmamıştı.
Meclis-Mebusan binası kuşattılar. Buraya gelinceye kadar yolda birçok cinayet işlediler, hızlarını alamadılar meclis önünde yine birçok cinayet işlediler.
Meclisi tamamen kuşatan isyancılar giriş çıkışlara izin vermiyorlardı. İsyanı bitirmek için yazılı olarak bazı şartlar öne sürdüler.
*Kanunlar şeriat hükümlerine göre tanzim edilmelidir.
*İttihat ve Terakki Cemiyeti mutlak surette dağıtılmalıdır ve mebusları Meclis’ten çıkartılmalıdır.
*Vazifelerine son verilen alaylı zabitler tekrar orduya alınmalıdır. Cemiyet mensubu olan mektepli zabitler askerlik mesleğinden atılmalıdır.
*Harbiye Nazırı Rıza Paşa ve Meclis-i Mebussan Reisi Ahmet Rıza vazifelerinden azledilmelidirler.
*Hükümet değiştirilmelidir. Hükümetin başına kimin veya kimlerin getirileceği hususunda Kıbrıslı Derviş Vahdeti ve sarıklı hocalara danışılmalıdır.
*İsyan eden askerlere ve sivil halktan kişilere, bu hareketlerinden dolayı sorumlu tutulmayacaklarına dair imzalı, mühürlü senet verilmelidir.
İsyancı askerler bu isteklerinin padişah fermanı ile karara bağlanmadığı takdirde isyana son vermeyeceklerini bildirmişlerdi.
-sürecek-
Kaynak: Enver’in Adamları-Hakan Akpınar
Ayasofya Meydanı’nda toplanan halk ve askerler