Yeni sözcüklerin keşfinde bir kadın. Sözcüklere gökyüzünden bakan, uçurumlardan risklerle şiir doğuran kalem. Aslı'nda o kırmızıyla maviyle şiirlerini resmeden bir kadın.
Olağan enstantanelerle kentliliğin şiir yumağı. Yaşanmışlıkların beyaz yakası, çalışan emekçi kadının somut şiir efsanesi.
Yasakmeyve Dergisinde editörlük görevinin yanında Varlık Dergisinde'Şimdi
Haberler'bölümünü hazırlıyor. Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademi'sinin kurucu-
ları arasında yer aldı ve halen Genel sekreterlik görevini de yürütüyor.
Bir Delinin Gülcesi kitabı, 2008 Cemal Süreya Seçici Kurul Özel Ödülüne de-
ğer görülen Gülce Başer'in sırasıyla; Bir Delinin Gülcesi (2008) ve Hanımefendi
Kızıldır (2012) adlı şiir kitapları ve polisiye Bir Ceset Bir Söz ve bu sene Sokak Şeker Kokuyor yayınlandı.
'Bu yüzden
Eldivensiz kurcalamayın yalnızlığı
Ve iyice sabunlanmadan ağlamayın
Hüzünle izliyorum Sindrella'yı
Kaybedeceğinden emin
Bir aşka dördüncü arıyor...
Sonra öldürüyoruz Bill'i
Çizgi film izleniyor çocuksuz...'
Şiiriyle sevgili Gülce'ye sevgiler...
-Vildan Çalışkan-
............
FELSEFE -FRANKFURT OKULU
Felsefe can mı çekişiyor yoksa İngiltere'deki angry young men tayfası gibi hayal kırıklığı yaşayanlar yeni yollar mi arıyor bu karamsarlıkla? Sorular ve taşların sağlamlığı kuşkuyla yeni kapılara yöneltiyordu ve öyle de oldu.
Frankfurt okulu, Almanya'da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü`nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır.
Marksizmin eleştirel bir edinimine yönelmiş ve bu doğrultuda yeni bir eleştirel toplum teorisi kurmaya çalışmışlardır. Rus Devrimi'nin Stalinizm'e dönüşerek yozlaşması, Avrupa'da sol kanat hareketlerin yenilgisi ya da düşüşü, giderek yükselen Nazizm ve faşizm olguları, kapitalist sistemde baş gösteren yeni iktisadi ve siyasal ivmeler, Okul'un ortaya çıkış koşullarını gösterir. Hem kapitalizmin hem de Sovyet sosyalizminin eleştirisi, Frankfurt Okulu'nun ana düsturu olarak belirtilebilir.
Marksist eleştirel toplum teorisinin tıkanmış olduğu ve sergilenen pratiği ile çözümsüz bir noktaya ulaştığı düşünülmektedir. Bu tarihsel koşullarda Frankfurt Okulu, tıkanmış olan teorik alanı aşarak yeni bir eleştirel toplum teorisi ortaya koymaya yönelmiştir. Her ne kadar eleştirel kuram başlığı altında toplanarak bir bütün oluşturduğu söylenebilse de, tek tek yazarların özgünlüklerinin dışında daha genel farklı birkaç yönelim tespit edilebilir. Bir yandan, 1923'te kurulup Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno'nun 1933'te sürgün edilmesiyle sonuçlanan ve ardından ABD'deki 1950'lere kadar sürgünlüğün ardından Frankfurt'ta yeniden kurulan Enstitü'nün çalışmalarına işaret edilebilir. Friedrich Pollock, Herbert Marcuse, Walter Benjamin, Leo Lowenthal bunlar arasında sayılabilir. Bir yandan da Jürgen Habermas'ın yoğunluklu felsefi ve sosyolojik çalışmalarıyla okulun eleştirel kuramını yeniden temellendirmeye yönelik çabaları sözkonusudur. Bu noktada Albrecht Wellmer, Claus Offe ve Klaus Eder'den sözedilebilir.
..........
BİR ŞAİR - NAZİM HİKMET
Ağlamak Meselesi
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?
Neylersin alışkanlık
için kan ağlarken yüzün güler
dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer,
anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?
.............