Şu güzel ülkemde son yıllarda yaratılan 'siyasal gerginlik' artık çekilmez oldu.
AKP iktidara geldikten sonra uzun süre 'mağduriyet edebiyatı' üzerine gerginlikler yaratarak kitleleri etkiledi. Ancak ürettikleri 'sözde mağduriyetler' tükenmeye başlayınca bu kez çeşitli alanlarda yarattıkları 'ey ötekiler!..' üzerine gerginlikler üretmeye başladılar.
Ve bu konularda iyice ustalaştılar… Hatta başustaları(!), günümüz dünyasının 'en büyük gerginlik demagogu' olarak parmakla gösteriliyor…
Nitekim 30 Mart seçimlerini de 'gerginlik' kazandı. Gerginlik siyasetinden etkilenen insanlarımızın körleşen gözleri, 'ayakkabı kutularından çıkan yolsuzlukları' da 'özgürlük ve demokrasi umutlarını' da görmedi…
Türkiye'nin 'Salı Gerginlikleri'
Son yıllarda TBMM'de Salı günleri yapılan 'Grup Toplantıları' ülkemizdeki siyasal gerginliğin temel etkeni haline geldi.
Bir zamanlar siyasal partilerin daha çok kendi iç konularını görüştükleri ve çoğu basına kapalı olan bu toplantılar, Özal'dan itibaren siyaset şovuna dönüştürüldü. AKP döneminde ise başustanın karizması ve yandaş medyanın desteğiyle tamamen gerginlik şovuna dönüştü.
Parti liderinden başka kimsenin söz hakkı kullanamadığı bu katılımsız ve kalitesiz grup toplantılarının yapıldığı her Salı günü toplumsal tansiyonumuz tavan yapar oldu. Grup toplantılarında AKP ve BDP'nin bilinçli bir biçimde kullandıkları 'ayrılıkçı gerginlik söylemleri' doğal olarak diğer partileri ve toplum katmanlarını da etkiliyor…
'Provokasyon' Gergin Ortamı Sever
Tıpkı 'kurtların dumanlı havayı sevmesi…' gibi, bir toplumu/ topluluğu kışkırtmak isteyenler de gergin ortamları severler… Çünkü o kışkırtıcılar bilirler ki 'gergin bir ortama atılan kıvılcım, sakin bir ortama atılacak bombadan daha etkilidir…'
Diğer yandan, stres (ruhsal gerginlik) de çok bulaşıcıdır. İnsanlar özellikle önyargıların yoğun olduğu stresli ortamlardan çok çabuk etkilenirler…
İşte, sakin ve demokratik bir ortamda kendi doğrularını (çıkarlarını) dayatarak kitleleri etkileyemeyeceklerini çok iyi bilenler, ortamı kışkırtarak sonuç alırlar.
Ortadoğu ve Türkiye gibi emperyalist güçlerin sömürü kaynağı olan bölgelerde sürekli gerginlikler yaratılmasının nedeni de burada yatıyor. Üstelik o toplumlardaki etnik ve dinsel önyargılar kışkırtılmaya o kadar açık ki… Ve o toplumlar içinde kışkırtıcılarla işbirliği yapmaya yatkın olan o kadar çok kişiliksiz kişi ve grup var ki…
Kılıçdaroğlu'na Atılan Karanlık Yumruk
Geçtiğimiz Salı günü CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU'na atılan karanlık yumruk, 'TBMM çatısı altında bir parti liderine atılan ilk yumruk' olarak demokrasi tarihimizdeki şerefli(!) yerini aldı…
Bu karanlık yumruğun arkasında kimler olduğunu merak ediyorsanız, lütfen:
· 'Dünyada ve Türkiye'de etnik ve dinsel ayrılıkları kışkırtarak gerginlik yaratanların kimler olduğuna ve kimlerin ülkemizde onlarla işbirliği yaptığına bakınız…'
· '26 suçtan sanık olan o kara saldırganın TBMM'ye girebilmesinin, AKP üyesi olmasının ve bu saldırıdan sonra serbest bırakılmasının manidar olup olmadığını düşününüz…'
Eğer bu gerçekler size bir şey anlatmıyorsa bir şarkı tutturun gitsin:'Masum değiliz, hiç birimiz…'
Gerginliğin Yeni Hedefleri
30 Mart'ta kendi çapında zafer kazanan(!) gerginlik siyaseti, şimdi yeni hedeflere hazırlanıyor.
Birincisi, 2014 Ağustos ayında yapılacak 'Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak başkanlık sisteminin önünü açmak…'
İkincisi, 2015 Kasım ayında yapılacak 'genel seçimlerde' parlamento çoğunluğunu yeniden ele geçirerek; 'tek kişi egemenliğine dayalı teokratik bir rejim oluşturmak…'
Ne dersiniz, 'nice gerginlikler yaratmaya değmez mi bu hedefler?…'
Gerginliğe Alet Olmayalım
Ülkemizde son yıllarda 'sürekli gerginlik ve öfke siyaseti yürüterek daha çok oy almanın ve bu yolla kişisel/partisel çıkarları korumanın' örnekleri çok yaşandı… Ve bu gerginlik siyaseti toplumumuzu çok yordu.
Onun için bu ülkenin tüm duyarlı yurttaşlarının öncelikli görevi; 'Türkiye'de dinsel ve etnik ayrıkları kışkırtmayan ve nefret dili kullanmayan birleştirici ve sakin bir siyaset çizgisi' geliştirilmesine destek olmaktır.
Bu bağlamda ülkemizde özgürlük ve demokrasi umutlarının adresi olarak görünen CHP, sağa yaslanan ucuz halkçılık tuzaklarına düşmeden ve 'emek ağırlıklı sosyal demokrat kimliğini öne çıkararak', bu ülkenin 'barışçı ve birleştirici gücü' olabilir…
Sevgiyle dostlukla.