Eskişehir de vakalar yeniden artışa geçti. Haftalık koronavirüs vaka sayısı 100 bin kişide 99,79 olarak duyuruldu.

Geçtiğimiz hafta açıklanan rakamlara baktığımızda düşüyor diye seviniyorduk!

Aradan geçen bir haftalık süreç içerisinde vaka sayısının yeniden tırmanmaya başladığını gösteriyor.

* * *

Geçtiğimiz günlerde ben bu köşeden kafelerde, fastfoodlarda, bazı lokantalarda gördüğüm manzarayı yazmıştım.

Yetkililere seslenerek, 'Adaların bir başından sonuna kadar sağlı sollu işyerlerini gezin, manzaranın vahametini göreceksiniz' diye uyarmıştım.

Denetimin yapılıp yapılmadığını bilmiyorum.

Bu konuda bilgi gelmedi.

* * *

Hatta Ticaret Odası Başkanı Metin Güler ile Esnaf Odaları Birliği Başkanı Ekrem Birsen, yaptıkları açıklamalarda Eskişehirlileri 'bir daha kapanmaya tahammülümüz yok' diyerek uyarmışlardı.

Evet, insanlar kurallara uymuyor.

İçeride 20-30 kişinin bulunması gereken işyerlerine girip oturuyor.

İnsanlar kurallara uymuyorsa işletme sahipleri zorlayacaklar.

İçeri de bulunması gereken müşteri sayısı kadar müşteri alacaklar.

Onlar ses çıkarmaz veya uyarmazlar ise insanlarda kalabalığa aldırış etmeden girip otururlar.

* * *

Türkiye'nin en çok nüfusa sahip ili olan İstanbul da bile Eskişehir'deki vaka sayısının altında.

Yüz binde 55,2.

Eskişehir de ise 100 bin kişide 99,79.

Bu sayı Eskişehir'in toplam nüfusuna göre temel alındığında, kentte haftada ortalama 870 vaka görüldüğü anlamına geliyor.

Korkutan bir rakam, eğer artışın önüne geçilemez ise Eskişehir vaka sayısında Türkiye birinciliğine doğru hızla ilerliyor.

Şu anda vaka sayısında yüz binde 129,51 ile Kars birinci, 107,05 ile de Bolu ikinci.

Bundan bir ay kadar önce Bilecik vaka sayısı en yüksek iller arasında idi.

Açıklanan yeni rakamlara baktığımda yüz binde 66,3.

Ciddi bir düşüş söz konusu…

Bilecik bu düşüşü nasıl başardı ise Eskişehir de başarmalı.

Yoksa gidişat hiçte iyi değil.

Vaka sayılarını düşüremezsek, artış bu hızla devam ederse Eskişehir için farklı önlemler gündeme gelebilir.

O zaman da ne insanlar ne de işletme sahipleri 'biz ne yaptık?' dememeli.

* * *

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 'Aşı ile bağışıklık kazanacağız. Aşı ile bitecek' diyor.

Sayın bakan bir hekim yani doktor.

Virüsle baş etmenin veya hastalığın tamamen ortadan kalkıp kalmayacağını en iyi bilenlerden birisi…

Haklı olarak 'Aşı ile bağışıklık kazanacağız. Aşı ile bitecek' diyor.

Aşı olmak istemeyenlerde var.

Onlarda halkın içerisinde elini kolunu sallaya sallaya geziyor.

Onlar gezerken 'aşı ile bitecek' demek ne kadar doğru?

Bir de gerek Türkiye de gerekse birçok Avrupa ülkelerinde bir ve ikinci aşı olanların da virüse yakalandıklarını TV ve gazetelerdeki haberlerden dinledik ve okuduk.

İşletmeler daha sık denetlenmezse, insanlar ve işletme sahipleri vurdumduymazdan gelmeye devam edecek olurlarsa salgının hakkından gelmek daha da zorlaşabilir.

* * *

'Bir an önce anlaşın Toprak'ları yaşatalım'

SMA Tip2 hastası Toprak Yavaş'ın ailesinin açmış oldukları kampanyaya maddi olmasa da manevi destek giderek büyüyor.

Geçtiğimiz cumartesi günü Odunpazarı Kent Konseyi'nin öncülüğünde özellikle bazı kadın dernekleri duyarlılık göstererek Hamam yolundaki Sebahattin Günday Parkı'ndaki üst geçit köprüsünün altında Toprak bebeğe destek olmak için kermes düzenlemişlerdi.

3,5 yaşındaki SMA Tip2 hastası Toprak Yavaş'ın yurt dışında tedavi olması için 20 milyon TL'ye ihtiyaç var.

Bu parayı ailesinin karşılaması mümkün değil.

Bunun için Eskişehir'de hepimiz duyarlılık göstermeliyiz.

Tüm STK'lar birleşerek yapılması ne gerekiyorsa birlikte hareket etmeliler.

Bir çocuğun sağlığı söz konusu…

Toprak bebeğin yaşadıkları kendimizin, kardeşlerimizin, ağabey-ablalarımızın veya en yakın akrabalarımızın çocuklarının da başına gelebilir.

Bu konuda tüm şehir olarak topyekûn duyarlılık göstermeliyiz.

ÇAKIRÖZER'İN HARİCİNDE DUYARLIKLIK GÖSTEREN YOK

CHP Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer, SMA Tip2 hastası Toprak Yavaş ve ailesini ziyaret etmiş.

Kendisini bu duyarlılığından dolayı kutluyorum.

Yaklaşık nerede ise bir aydan beri Eskişehir gündeminde olmasına rağmen, hatta gazetelerin iki-üç kez haber yapmalarına, ben ve bazı arkadaşlarımın köşelerinde yazmasına rağmen özellikle siyasetçilerin gıkı çıkmıyor.

Pardon Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un ilgilendiğine şahit oldum.

İyi de Kazım Kurt her ne kadar bir siyasi partiden aday olup belediye başkanı seçildi ise tüm Odunpazarı ilçe halkının başkanı.

O nedenle siyasetçi demek çok doğru olmaz.

Bu şehir de TBMM çatısı altında gurupları bulunan AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti'nin il başkanları da milletvekilleri de var.

Bir tek milletvekili olarak Utku Çakırözer Toprak'ın ailesini evlerinde ziyaret ederek sıkıntılarını dinlemiş.

Bir çocuğun sağlığına kavuşması, CHP dışındaki partilerin milletvekillerini acaba hiç mi ilgilendirmiyor?

Hadi şehrin sorunları konusunda bir araya gelemiyorsunuz.

Türkiye'deki sağlık kuruluşlarında tedavisi mümkün olmadığı için yurt dışında tedavi görmesi gereken 3,5 yaşındaki Toprak için bari tek yumruk olun.

36 ÜLKE ONAYLADI TÜRKİYE DE İZİN VERMELİ

Japonya, İngiltere, Avusturya, Kanada'nın da aralarında bulunduğu 36 ülkede SMA tedavisinde Zolgensma ilacının kullanımına izin verildiğini de belirten Çakırözer, ilacın Türkiye'de kullanımına Sağlık Bakanlığı izin vermediğini, kalıcı çözüm de Sağlık

Bakanlığı ile ilacı üreten şirketin bir an önce gerekli uzlaşmayı sağlaması ve ilacın Türkiye'ye getirilmesi gerektiğini açıkça vurguladı.

KAMPANYAYA DESTEK OLMAYA ÇAĞRI YAPTI

Toprak'ın yurtdışında tedavi olabilmesi için başlatılan kampanyaya da destek verilmesi çağrısında bulunan Çakırözer, Minik Toprak'ın bu tedaviyi yurtdışında alabilmesi için ailesi ve hayırsever yurttaşlarımızın başlattığı kampanyanın destekçisi olduğunu, yüreği yardımlaşma duygularıyla dolu Eskişehirlileri ve hayırsever yurttaşlarımızın da bu kampanyaya gönülden destek olacaklarına yürekten inandığını da söyledi.

Sarıcakayalı gençlerden Toprak'a destek

SMA Tip2 hastası 3,5 yaşındaki Toprak Yavaş'ın tedavisi için başlatılan yardım kampanyasına bir destekte Sarıcakaya gençlerinden geldi.

Kampanyaya destek olabilmek adına gençler aralarında futbol ve voleybol turnuvası düzenlemişler.

'Toprak için umut olalım'

10 Haziran tarihinde başlayan turnuvalar 30 Haziran'da son bulacak. 8 futbol ve 6 voleybol takımının kıyasıya yarıştığı müsabakalarda toplanan gelirler SMA Tip2 hastası 3,5 yaşındaki Toprak Yavaş'ın ailesine verilecek.

Sarıcakaya Belediye Başkanı Hüseyin Çam, 'Gençlerimizin bu örnek davranışı karşısında bizlerde duyarsız kalamazdık. 3,5 yaşındaki yavrumuz Toprak Yavaş'ın tedavisi için başlatılan yardım kampanyasına bu şekilde destek olarak çorbada tuzumuz olsun istedik. İlçe Kaymakamlığımız, Gençlik Spor Müdürlüğümüz ve belediyemiz bu konuda imkanlarını seferber ederek destek oldular. İnşallah kısa sürede Toprak yavrumuza umut oluruz' dedi.

* * *

Sarıcakayalı gençleri, Belediye Başkanı Hüseyin Çam'ı, ilçe kaymakamı ve gençlik spor müdürünü de göstermiş bu duyarlılıklarından dolayı alkışlıyorum.

* * *

YAPSAN BİR DERT YAPMASAN DA

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Bağlar mevkiinde bulunan kaldırımların onarım çalışmalarını yapıyor.

Bu çalışma yapılırken hem vatandaşlar hem de cadde üzerindeki esnaflar sıkıntı yaşıyor.

İyi de başka çaresi var mı?

Belediye, 'Ben burada tadilat yapıyorum. Bu çalışma bitinceye kadar işyerlerinizi açmayın' deme lüksü var mı?

Elbette ne lüksü ne de hakkı var.

Esnaflar kadar insanlarda o işyerlerine girip çıkarken sıkıntı yaşıyor.

Ben bugüne kadar ne esnaflardan ne de vatandaşlardan yaşadıkları sıkıntı nedeniyle Tepebaşı Belediyesini suçladıklarını duymadım.

AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu, başka eleştirecek bir konu bulamamış olacak ki, 'Pandemin artış yapmasından dolayı 17 günlük tam kapanma uygulaması varken bu çalışma işyerleri kapalıyken yapılmadı da neden açıldıklarında yapılmaya başlandı?' diye Başkan Ahmet Ataç'ı eleştirmiş.

Hakan kardeşim prosedürü bilmiyor olabilir.

İsterse partisinin belediye meclis üyelerinden birisine sorup öğrenebilir.

Belediyeler bu tür tadilatları her yıl Nisan ayına girmeden önce planlar, programa alır ve ihalesini yapar.

İşi yapan müteahhit de yasal bekleme süresinin ardından çalışmaya başlar.

Müteahhide, 'kaldırım çalışmasına önce dükkanların önünden başla' dense, o'nu kim söyledi ise güler.

Bir iş ortadan başlamaz.

Başlangıç noktası neresi ile oradan başlanır.

'ÖZÜR DİLİYORUM'

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a, Bağlar mevkiindeki kaldırım bakım ve onarım çalışmasından dolayı AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu'nun eleştirilerini sormuşlar.

Şöyle yanıt vermiş: 'Bu çalışma, orada yaşayan insanlarımızı haklı olarak rahatsız ediyor. Olumsuzluklardan dolayı mahallemden, belediye adına özür diliyorum. Şimdi toz ve çamur olacak ama bir iki ay sonra bunlar bitecek, insanlarımız tertemiz mahallelerine kavuşacaklar. Geçen yıl Hoşnudiye'yi böyle yaptık, önce insanlar biraz rahatsız oldu, şimdi teşekkür ediyorlar'.

* * *

Keşke AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Hakan Çizmelioğlu, belediyeyi dolayısıyla belediye başkanını eleştireceğine, işin daha çabuk bitmesi için bir önerisi varsa onu paylaşsaydı daha yararlı olurdu.

Yani sırf eleştiri olsun diye eleştirmeyeceksin…

Eleştiriler siyasi amaçlardan uzak ve haklı sebeplere dayanmalı…

Yapsan da yapmasan da dert…

Yapmazsan 'bu kaldırımların hali ne?' diye, yapmaya başladığında da 'işyerleri açıkken bu çalışma yapılır mı?' diye eleştirirler.

Yaparsın bu kez de esnaf mağduriyet yaşıyor derler.

Aziz Nesin'in ünlü eseri 'Yaşar ne yaşar ne yaşamaz' gibi bir durum yaşanır…

Özetle ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamazsın…

* * *

Halil - İbrahim Bereketi

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.

Büyüğü Halil.

Küçüğü ise İbrahim...

Halil evli çocuklu…

İbrahim ise bekarmış...

Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...

Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.

Bununla geçinip giderlermiş...

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.

İkiye ayırmışlar.

İş kalmış taşımaya.

Halil, bir teklif yapmış:

'İbrahim kardeşim ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.'

Peki, abi demiş İbrahim...

Ve Halil gitmiş çuval getirmeye...

O gidince, düşünmüş İbrahim.

'Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine'.

Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine...

Az sonra Halil çıkagelmiş.

'Haydi, İbrahim önce sen doldur da taşı ambara'.

'Peki abi.'

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.

O gidince, Halil düşünür bu defa:

Der ki: 'Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekar.

O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.'

Böyle düşünerek, kendi payından atar onunkine birkaç kürek.

Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

Bu böyle sürüp gider.

Ama birbirlerinden habersizdirler.

Nihayet akşam olur.

Karanlık basar.

Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.

Hatta azalmıyor bile.

Hak Teala bu hali çok beğenir.

Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...

Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.

Şaşarlar bu işe...

Aksine çoğalır buğdayları.

Dolar taşar ambarları.

Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.

Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir.

(alıntı)

* * *