16 Ocak 2016'da Görünüm'de kaleme aldığım 'Kayserili Milli Eğitim Müdürü mü Geliyor?' başlıklı yazımdaİl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen'in yarıyıl tatilinde görevden alınacağının eğitim kulislerinde yüksek sesle seslendirildiğini belirtmiştim.
TEPKİLERE YER VERMİŞTİM
Yazımda; Özen'in yerine 2012-2016 yılları arasında Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü yaptıktan sonra Ekim 2016'da Milli Eğitim Bakanlığı'nda Müşavir olan Bilal Yılmaz Çandıroğlu'nun getirilmesinin planlandığını duyurmuştum. Çandıroğlu'nun Eskişehir'e Milli Eğitim Müdürü olmasını Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu'nun istediğini belirtmiştim. Konuyla ilgili eğitimcilerin; 'Eskişehir'de uzun yıllardır hizmet eden ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünü yapacak kriterlere sahip çok sayıda yönetici olmasına rağmen, kentimize Kayserili bir İl Müdürünün atanmasını doğru bulmuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanımız başta olmak üzere, Eskişehir Milletvekillerimiz bu konuda gerekeni yapmalıdır. Artık Eskişehir'e hizmet etmiş insanlar göreve getirilmeli' diye tepki gösterdiklerini kaydetmiştim.
GELMESİNE İZİN VERMEDİ
Yazımı; 'Necmi Özen'den sonra Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine, bu kenti tanıyan, kente hizmet etmiş, eğitim camiasını, ilimizin değerlerini bilen birisi getirilmelidir. Özellikle Bakan Avcı tarafından 'Eskişehir'in Muhtarı' olarak lanse edilen Harun Karacan bu konuda masayayumruğunu vurmalıdır. Eskişehir'in kendi çocuklarına sahip çıkmalıdır' diye noktalamıştım. Bu yazımdan sonra Harun Karacan masaya yumruğunu vurdu. Kayserili Çandıroğlu'nun Eskişehir'e İl Milli Eğitim Müdürü olarak gelmesine izin vermedi. Bundan dolayı Çandıroğlu önce Bursa'ya İl Milli Eğitim Müdürü yapılmak istedi. Sonra Aydın'a atandı. Çandıroğlu'nun yeni görevine 6 Şubat Pazartesi günü başlayacağı öğrenildi.
AK Parti Teşkilatı ve Milletvekilleri arasında Eskişehir'deki alternatif İl Milli Eğitim Müdürü adayları konusunda mutabakat sağlanmadı. Bundan dolayı Karacan okullar yaz tatiline girene kadar Özen'le devam edilmesini istedi. Böylece İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen, Milletvekili Karacan sayesinde en azından Haziran 2017'ye kadar görevinde kalmış oldu. Böylece referandum sürecinde Eskişehir İl Milli Eğitimi'nde koltuk kapma savaşı kapanmış oldu…
-----------------------------------------------------------------------------------
NOSTALJİ
CHP'LİLERİN 'CAHİT BABASI'
.gif)
Yıl 1986, 31 yıl önce. Yer: Büyük Otel altındaki pasajın içinde bulunan Ekrem Restoran.
ERDAL İNÖNÜ ESKİŞEHİR'DE
Eskişehir'e gelen Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı merhum Erdal İnönü, SHP yöneticileriyle akşam yemeği yiyor. Tarihi fotoğrafta, İl Başkanı Zeki Ünal, eski CHP İl Başkanı merhum Avukat Cahit Denker, Parti yöneticileri merhum Avukat Demircan Arıkan, merhum Ahmet Özaydın ve Mustafa Taşlak yer alıyor. Bu ziyaretten 1 yıl sonra (1987) yapılan Genel Seçimlerde Zeki Ünal SHP Eskişehir Milletvekili seçildi. 1970'li yıllarda CHP'nin efsane İl Başkanı olan Cahit Denker, çok iyi bir hatipti. Espritüel bir kişiliği vardı. Partililerin 'Baba' diye hitap ettiği bir kişiydi. Çok iyi bir partiliydi. Demircan Arıkan 'Halk beni seviyor' sözü ile Eskişehir'in sol siyasetinin unutulmaz ismi oldu.
SÜLLÜ'NÜN BABASI
Denker,1990 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Denker, CHP Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Jale Nur Süllü'nün de babasıdır. Jale Nur hanımda uzun yıllardır babasının izinde Çağdaş bir Cumhuriyet Kadını olarak Eskişehir'e hizmet etmeyi sürdürüyor.O günlerde Ekrem Restoran Salon Şefi olan Mustafa Taşlak yıllardır CHP yönetimlerinde aktif görev alıyor. Cahit Denker'e Demircan Arıkan'a, Ahmet Özaydın'a Allah'tan rahmet diliyorum.
-----------------------------------------------------
CUMARTESİ HİKAYESİ
ACELE KARAR VERMEYİN
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..
TALİHSİZLİK Mİ ŞANS MI?
'Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?' dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: 'Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler... İhtiyar: 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş. 'Sadece at kayıp' deyin, 'Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.'
12 VAHŞİ ATLA DÖNMÜŞ
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş... Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. 'Babalık' demişler, 'Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..' 'Karar vermek için gene acele ediyorsunuz' demiş ihtiyar. 'Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?'
KÜÇÜK PARÇALAR HALİNDE GELİR
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden 'Bu herif sahiden gerzek' diye geçirmişler... Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. 'Bir kez daha haklı çıktın' demişler. 'Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın' demişler. İhtiyar 'Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz' diye cevap vermiş. 'O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.'
SADECE ALLAH BİLİYOR
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... 'Gene haklı olduğun kanıtlandı' demişler. 'Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer...' 'Siz erken karar vermeye devam edin' demiş, ihtiyar. 'Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.'
KARAR AKLIN DURMASI HALİDİR
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış: 'Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.'
---------------------------------------------------------------
FOTO ŞAKA

Başbakan Binali Yıldırım: Kemal Bey, Başbakanlık gereksiz bir makam. Gelin Başkanlığa 'evet' deyin.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Başbakanlık madem gereksiz. Tayyip Bey, neden Davutoğlu'nu gönderip, seni Başbakan yaptı?