2026 yılı için asgari ücret, çoğu kişinin aylar öncesinden tahmin ettiği gibi 28 bin 75 TL olarak açıklandı.

Ekonomik darboğazın her geçen gün biraz daha derinleştiği ülkede, bu rakamın hem açlık sınırının hem de resmi enflasyon oranının altında kalması kamuoyunda büyük tepkiye yol açtı.

Peki, bu tepkiler tabloyu değiştirdi mi?
Hayır.

Geçmiş yıllarda benzer itirazların ardından Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ek zam yaptığı olmuştu. Ancak bu kez itirazlar da, beklentiler de karşılık bulmadı. Vatandaş, artacağı şimdiden belli olan enflasyonla birlikte adeta “açlık oyunlarına” terk edildi.

2019’dan bu yana marketlerde “çevre” gerekçesiyle ücretli satılan plastik poşetler bile bu ekonomik düzenin sessiz tanığı. 25 kuruşla başlayan uygulama, yüzde yüzü aşan zamlarla bugün 1 liraya dayandı. 2026’da marketten bir poşet almak için 1 lira ödemek sıradan bir detay gibi sunulsa da, aslında hayat pahalılığının sembollerinden biri hâline geldi.

Ama asıl sembol, Eskişehir Odunpazarı’nda!

Şehre yağan ilk karla birlikte bir esnaf, kartopu yapıp tanesini 20 liradan satışa çıkardı.
Şaka değil.
Bir çocuk oyunu da değil.
Bildiğiniz, gökten bedava yağan kar… Parayla.

İşin en acı tarafı da her şeye alışmamız. Bugün ekmek 100 lira olsa tamamız, su 500 lira deseler, neden olmasın ki... Çocuğumuz kartopu istese, onu da alırız! Asgari ücret 28 bin mi, olsun yeter, yaşarız…

Aldığımız her kuruşla, açık olan bir deliği kapatmaya çalışmak bizim rutinimiz haline geldi. Asgari ücretlilerin maaşının daha cebe girmeden gideceği yerler belli. Maaşımızı alıp borçları ödedikten sonra elde avuçta para kalmamasına o kadar alıştık ki, bir ay boyunca gece gündüz çalışıp bunun karşılığının da asgari ücret olması gerektiğine inandırıldık…

Bu düzenin adı “şükret düzeni.” Ses çıkarsan kafana vurulup “sus, şükret ve çalış” deniliyor adeta. Yıllarca emek vererek üniversiteden mezun olduktan sonra asgari ücretle çalışan kaç kişi, böyle olacağını bilseydi aynı şekilde çizerdi rotasını?

Kendi sektörümüze baktığımızda da, meslektaşlarımıza asgari ücretin yüzde 5 ve yüzde 10 fazlasını sağlayan toplu iş sözleşmesi büyük coşkuyla karşılanıyor! Balon sözleşmelerle, sabah akşam alın teri döken, yeri geldiğinde canını tehlikeye dahi atan basın mensupları, büyük imkanlar kazanmış gibi bir izlenim yaratılıyor. İşte medyanın gücü!

Alıştık, alıştık, alıştık… Umudumuz vardı bedava olan, yakında o da parayla satılabilir! Bugün bir kartopu, bir poşet ücreti küçük ve komik geliyor olabilir… Ancak ülkenin geldiği hali acı bir şekilde gözler önüne seriyor. 1 kartopu 20 liraya satıldığına göre bu pahalılık çığının altında hepimiz kaldık demektir…