CHP'deki kongre süreci nihayet bitti. Tepeden aşağıya tüm teşkilat yönetimleri yenilendi.
BİR O DEĞİŞMİYOR
İl ve ilçe kongreleri her tamamlandığında seçimi alan grup hep 'Kazanan CHP oldu' dedi. Büyük Kurultay sonrasında da yine aynı klasik sözler; 'Demokrasi şöleni yaşandı. Kazanan CHP oldu.' Hafta sonunda yapılan CHP Büyük Kurultayı'nda heyecan, coşku ve umut yoktu. Zaten Kılıçdaroğlu dışında başka bir Genel Başkan adayı da yoktu. Kendi illerinde blok listelerle kurultay delegesi olanlar, Çarşaf liste ile yapılan kongrede Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun anahtar listesine oy verdi. Her büyük CHP Kurultayı'nda teşkilatlar değişiyor, Parti Meclisleri değişiyor, Genel Başkan Yardımcıları değişiyor. Bir tek Genel Başkan değişmiyor. Sonra lafta hep 'Kazanan CHP' oluyor. Yapılan tüm seçimlerde hep AK Parti'nin gerisinde kalınıyor.
OYLARI LİDERLER
ALIYOR
Demek ki sorun teşkilatlarda değil, Genel Başkandaymış. Artık CHP'li kongrelerde değil, seçimlerde kazanan taraf olmak istiyor. Girdiği her seçimde hüsrana uğrayan Genel Başkanın artık değişme zamanı gelmedi mi? Türk seçmeni parti programına, teşkilatlara, Genel Başkan Yardımcılarına bakarak oyunu vermiyor. Oyları liderler alıyor. Tek aday olarak girilen kurultayda 990 geçerli oyun tamamını almak önemli değil. Önemli olan. CHP'yi %35-40'lara taşımaktır. Mevcut Genel Başkanın bunu yapamayacağı aşikardır. AK Parti, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli sayesinde daha çok seçim kazanır...
***
GAYE USLUER YİNE
PARTİ MECLİSİ'NDE
Bu köşe yazımı yazdığım sıralarda CHP'nin 60 kişilik Parti Meclisi seçimleri belli olmamıştı. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'i aradım. Kendisi Parti Meclisi'ne aday olmadığını belirterek, 'Eskişehir'i yine Gaye hanım temsil edecek. Kendisi Parti Meclisi'ne Bilim Yönetim ve Kültür Platformu'ndan girecek. Ben Gaye Hanımın Genel Başkan Yardımcısı olacağını da düşünüyorum' dedi. Çakırözer bu konuda iddialı konuşarak, 'Şimdiden Gaye Usluer Parti Meclisi'nde diye yazabilirsin' dedi. Bende onun bu sözlerine güvenerek, yazımın başlığını, 'Gaye Usluer Yine Parti Meclisi'nde' diye attım. Bunun olması halinde Eskişehir'in yetiştirdiği Bilim İnsanı Prof. Dr. Gaye Usluer Çakırözer'in üçüncü defa CHP Parti Meclisi'ne seçilerek, büyük bir başarıya imza atmış olacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in PM'ye girmesi için kulis yaptığı iddia edilen Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy, Kılıçdaroğlu'nun listesinde kendisine yer bulamadı. Akçasoy'un listeye girememesi Eskişehir delegasyonunu üzdü.
*******
'HİÇBİR KORKUYA BENZEMEZ
HALKINI SATANIN KORKUSU'
1827 yılında Almanya'nın Magdeburg kentinde bir müzik öğretmeninin oğlu dünyaya gelir (Karl Detroit). Anne ve baba sürekli kavga ettiklerinden dolayı çocuk akrabaları tarafından yetimhaneye götürülür.
KIZ KULESİNE
YÜZER
Çocuk 12 yaşına geldiğinde bir gece yarısı bütün arkadaşları uyurken çarşafları birbirine dolayarak yetimhaneden kaçar ve Hamburg'a gider. Büyük bir liman kenti olan Hamburg'da bir gemide miço olarak işe başlayan Karl Detroit, bütün Akdeniz'i dolaşıp, Marmara denizinden boğaza giren gemisinden Kız Kulesini görünce denize atlar ve Kız Kulesine doğru yüzmeye başlar. Çocuk yakalanır ve Sadrazam Âli paşanın (şair) yanına götürülür. Sadrazam sorar; 'Neden kaçtın Almanya'dan?' Karl Detroit cevap verir: 'Dayak vardı orada, bıktım kaçtım' 'Peki ya neden Akdeniz'in onca yeri değil de İstanbul'da atladın denize evladım?' diye sorar Sadrazam. Kız kulesini gösterir Karl Detroit ve 'ben o kuleyi çok sevdim' der.
SIĞINDIĞI ÜLKENİN
PAŞASI OLDU
Almanlar çocuğu geri ister, fakat Sadrazam Âli paşa 'hayır alamazsınız, o artık benim oğlum' der ve o gün Karl Detroit adı değişerek Mehmet Ali adını alır ve askeri okula başlar. Aldığı eğitimin ardından Kırım Harbi'ne katılır ve paşa unvanı alır. O artık sığındığı ülkenin bir Paşasıdır! 1878 Berlin anlaşmasına giden heyetin içinde yer alan Mehmet Ali Paşa, doğduğu ülkeye geri dönmüştür ancak artık o bir Osmanlı Paşasıdır. Almanya dönüşünde Arnavutluk'ta yolunu kesen eşkiyalar tarafından öldürülen Karl Detroit, arkasında 4 kız çocuk bırakır. Bunlardan biri, Leyla hanımdır. Bu Leyla hanımın da bir kızı olur. Adını Celile koyar. İlk Türk ressamlardan olan bu Celile hanımın da 15 Ocak 1902'de bir oğlu olur. O küçük bebek büyüyüp Türk Edebiyat tarihine adını Nazım Hikmet olarak yazdırır. 'Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu' diyen Nazım Hikmet'i 114'ncü doğum günü sadece Türkiye'de değil, tüm Dünya'da saygı ve sevgiyle anıldı. Bende 'Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim' diyen 'Mavi Gözlü Devi' sevgi, saygı ve özlemle anıyorum. O'nun Bursa Cezaevinde yaşadığı bir olayı siz okurlarımla paylaşıyorum;
ADALET BAKANINI
KİMSE HATIRLAMAZ
Bursa Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: 'Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?' der. Nazım'ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve: 'Demek Nazım Hikmet sensin'der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası,'Gidebilirsiniz' der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe: 'Ömer Hayyam adını duydunuz mu?' diye sorar. Müfettiş hemen atılır: 'Kim bilmez ki Hayyam'ı' Nazım: 'Hayyam zamanında İran Hükümdarı kimdi?' diye sorar. Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, 'Görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak, ama dönemin Adalet Bakanını ve sizi kimse anımsamayacak' der ve çıkar. Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.
***
FOTO ŞAKA
AK Parti Eskişehir Milletvekili Harun Karacan: Mesut Başkan aramızda görüştük. Eskişehirspor'a destek olmaya karar verdik.
Eskişehirspor Başkanı Mesut Hoşcan: Haruncuğum bu vereceğiniz destek senin daha önce Eskişehirspor'a otobüs alma sözüne benzemesin.
AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay: Takım kümede kalacaksa o otobüsü hemen alalım.
Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna: Emine Hanım bugün bu takımın otobüse değil, Sambaya, Tangoya ihtiyacı var.
AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay: Güzel fikir. maçlarda Sambayla, Tangoyla hem futbolcular hem taraftar coşar(!)