Hiç ayıp değil,

Günah değil, suç değil…

Her insan zaman zaman psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilir…

Böyle zamanlarda aranacak bir telefon numarası var mıdır (112 ya da 155 gibi) yoksa ertesi sabahı bekleyip, hastaneye giderek sıra numarası almak daha iyi bir yol mudur bilmiyorum…

Belki de,

Krizin ne zaman, nerede geleceği belli olmadığı için 'seyyar-portatif, yanında taşınabilir, katlanabilir ve bir çantanın içine sığdırılabilir' bir psikolojik destek ünitesi vardır; bilmiyorum ki…

Bildiğim;

Bu zamanda psikolojik dengesini bu kadar yitirenlerin önümüzdeki günlerde, hele hele 30 Mart'ı 31 Mart'a bağlayan gece ne hale gelebileceklerini düşünüyor ve üzülüyorum…

'Belki her şey onların istediği gibi olur' diye bir temennide bulunacağım ama;

Arkadaşların ne istediklerini bildiklerinden emin değilim…

Ama,

'Neyi istemediklerini bildiğimi sanıyorum…'

***

Bunların, kinleri ve nefretleri artık akıllarının ve mantıklarının fersah fersah önüne geçtiği için, karamsarlık, öfke ve fesatlık duyguları onları yönlendirir, onların ne yapıp ne yapmayacaklarına karar verir hale geldiği için, olumlu, güzel, iyi olan hiçbir şeye ilgi duymazlar…

Onlara göre bu şehrin;

Mesela Şehir Tiyatrolarına zerre kadar ihtiyacı yoktur…

Ne Senfoni'ye,

Ne kültür sanat merkezine,

Ne müzeye,

Ne Bilim Deney Parkı'na,

Ne Uzay Evi'ne,

Ne Sualtı Dünyası'na…

Onların bütün derdi,

Otomobillerine bindiklerinde şehir içinde saatte 160 km. hız yapabilmektir mesela…

Trafik ışıkları yüzünden 'hayatın renklerinden bile nefret eder hale' gelmişlerdir…

Gece yattıklarında;

Gözlerinin ve akıllarının içinde dolanan tek şey, ertesi sabah kalkar kalkmaz sosyal medyada ne paylaşacaklarıdır…

Neyi kötüleyecek,

Kimi belden aşağı eleştirecek,

Kimden neyin acısını çıkarmak için amansız bir yarış içine gireceklerdir…

Bunları düşünürler, kimi gece sabaha kadar uyku girmez gözlerine…

***

Ancak şehrin insanları;

Bunun,

Neye ve kime duyulan nefretin sonucu olduğunu gayet iyi bilirler…

O yüzden de umursamazlar…

Bu, onların dengesini iyice bozar ve çevrelerindeki iyi insanların bile desteği yetersiz kalır…

İşte bu nedenle,

İçleri kin ve nefretle dolmuş ya da doldurulmuş bu insanların, gerektiğinde hemen başvurabilmeleri için, eskiden her köşe başında olan telefon kulübeleri benzeri, 'Psikolojik Destek Ünitesi' birimlerinin kurulmasını önereceğim; kim belediye başkanı olursa…

Bu ünitenin içinde bir kutu olsun,

Bu kutudan çıkan bir de hortum…

Kin ve nefret krizine tutulanlar hemen kabine girip, hortumu boğazlarından aşağı soksunlar…

Sonra kutunun üzerindeki start düğmesine bassınlar…

Önce şöyle güçlü bir uğultu çıksın kutudan, sonra vakumlu bir hava pompalasın adamın içine…

Kurumlaşmış, pas tutmuş kin ve nefret birikintileri sökülsünler önce yapıştıkları yerden; sonra güçlü bir hava akımı daha…

Ama bu sefer içindekileri dışına çeken bir türbülans…

Düşünsenize; kabinin içi bir anda kötü kokan, kapkara, vıcık vıcık bir maddeyle kaplanır…

Camlara, metal krişlere, gıcırdayan kapı menteşelerine sıçrayan yapışkan bir sıvı…

Sonra bir logar olsun, bu pisliği alıp götürecek…

Durun şimdi…

Kapı açılıyor içeriden…

Tüm kinini ve nefretini kabin içinde temizlemiş arkadaş çıkıyor dışarı…

O da ne?

Çıkan bir adam değil, içi boşalmış bir çuval adeta…

Ayakta duracak dermanı bile yok…

Çünkü içi boşalmış…

İçinde başka hiçbir şey yok ki, ne yapsın?

O da kin ve nefretiyle ifade edecek kendini…

***

Aslına bakarsanız, böyle tipler de lazım toplumlarda…

Yoksa,

Kötü olmazsa iyinin,

Çirkin olmazsa güzelin,

Yanlış olmazsa doğrunun değerini nasıl anlayacağız?

'Psikolojik Destek Ünitesi…'

Başka bir çare gelmiyor aklıma…