Bu ücretin benim için adı bundan sonra bu…
28 bin 75 lira…
Asgari insafsızlık…
Daha da kötü olacakmış ama neyse ki, son anda fark edip 75 lira daha eklemişler…
Türk-İş toplantılara katılmadı…
Daha doğrusu kaçak güreşti…
Zaten kendi üyelerinin hiçbiri asgari ücret almıyor…
Toplantılara katılarak, baskı unsuru oluşturabilirdi…
Asgari ücretle çalışanların sesi olabilirdi…
Olmadı, uzaktan izlemekle yetindi…
Aynı Türk-İş,
Kasım ayı sonu itibariyle açlık sınırını 29 bin liranın üzerinde açıklamıştı…
Aralık sonu,
Ocak sonu…
Asgari ücretli ilk zamlı maaşını Şubat ayında alacak…
Ve belki de açlık sınırı 30 bin liranın üzerine çıkacak…
Asgari ücrete getirilen yüzde 27’lik zam;
Yıllık gerçekleşecek enflasyonun altında…
Kasım ayı sonu itibariyle enflasyon yüzde 31,7…
Bunun üzerine Aralık enflasyonu de eklenecek…
Bu zam oranı emekliler için de iç karartıcı bir gelişme…
Demek ki,
Emeklinin zaten kuşyemi kadar olan maaşı daha da zayıflayacak…
***
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı,
Asgari ücreti rakam vererek açıklamadan önce her zaman ki gibi uzunca bir giriş yaptı…
Ekonomide ve çalışma hayatında ne kadar başarılı olduklarından söz etti…
Bir yangın bir yangın yaptı,
Sonra da açlık sınırının altındaki rakamı açıklayarak yangının üstüne bir tanker su döktü…
Yani sonuçta, her zamanki gibi,
Umulan değil, beklenen oldu…
İnsanların umudu 35 bin lira seviyeleriydi…
Ama beklentileri 30 bin liranın altıydı, nitekim öyle de oldu…
***
Asgari ücret de,
Memur ve emekli maaşları da TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları baz alınarak belirleniyor…
İşte oradaki asıl soru,
TÜİK’in açıkladığı rakamların gerçek hayatla ne kadar örtüşüp örtüşmediği…
Sokaktaki vatandaş buna zerre kadar inanmıyor…
Bu durum bana şunu hatırlattı;
Zamanında Stalin şunu söylermiş;
“Seçimde kimin oy verdiği değil,
Oyları kimin saydığı önemlidir…
Bizimki de ona benziyor…
TÜİK’in açıkladığı rakamlar,
Enflasyonun gerçekte ne kadar olduğu değil,
İktidarın ne kadar olmasını istediğini gösteriyor…
Yani asgari insafsızlığı…