2026 yılı için asgari ücret açıklandı. Net 28.075,50 TL, brüt 33.030 TL.

Milyonlarca işçinin hayatı, bir kez daha tek bir rakama sığdırılmaya çalışılıyor. Kira, mutfak, ulaşım, çocukların eğitimi, sağlık harcamaları… Hepsi bu ücretin içine yerleştiriliyor. Yetiyor mu? Yetmediğini herkes biliyor. Ama her yıl aynı cümle tekrar ediliyor: “Şartlar zor, imkânlar sınırlı.”

Türkiye’de asgari ücret, adının ima ettiğinin çok ötesine geçmiş durumda. Bugün asgari ücret, milyonlarca işçi için en düşük değil, fiilen tek ücret haline gelmiş durumda. Ücret skalası yukarıdan değil, aşağıdan belirleniyor. Asgari, ortalamaya dönüşüyor.

Asgari ücretin nasıl belirlendiğini hatırlayalım. Kararı veren yapı Asgari Ücret Tespit Komisyonu. Masada üç taraf var denir:

· Devlet

· İşveren

· İşçi

Ama herkes biliyor ki bu masada devletle işveren çoğu zaman aynı tarafta durur. İşçi tarafı ise sayısal olarak eşit görünse bile siyasal olarak zayıftır. Bu yıl önemli bir gelişme yaşandı ve Türk-İş, işçi tarafı olarak komisyona katılmadı. Bu tutum, “sonucu baştan belli olan bir masaya meşruiyet kazandırmayacağız” demenin başka bir ifadesiydi.

Burada temel bir gerçeği açıkça söylemek gerekiyor:

Asgari ücretin bu kadar hayati bir mesele olmasının nedeni, rakamın düşüklüğü kadar, sendikal örgütlülüğün ve toplu iş sözleşmesi kapsamının dar olmasıdır.

Dünyada sendikalı işçilerin oranının yüksek olduğu, toplu iş sözleşmelerinin geniş kesimleri kapsadığı ülkelerde asgari ücret bu kadar merkezi bir tartışma konusu değildir. Çünkü ücretler, tek tek bireylerin değil, örgütlü işçilerin pazarlığıyla belirlenir. Asgari ücret, yalnızca bir taban işlevi görür; hayatın tamamını belirleyen bir üst sınır haline gelmez.

Türkiye’de ise tablo tersidir. Sendikalı işçi oranı düşüktür, toplu sözleşme kapsamı dardır. Milyonlarca işçi, pazarlık gücünden yoksun olduğu için asgari ücrete mahkûm bırakılmaktadır. Bu nedenle her yıl “asgari ücret ne kadar oldu” sorusu, bir geçim meselesi haline gelmektedir.

Bu koşullarda asgari ücret, işçinin yaşamını güvence altına alan bir araç olmaktan çıkıp, işveren maliyet hesabının ana kalemi haline gelmiştir. İşçiye “idare et”, “şükret”, “şartlar böyle” denirken; sermaye açısından mesele yalnızca rakamın ne kadar aşağıda tutulabileceğidir.

Mesele yalnızca “asgari ücret kaç lira oldu” sorusu değildir. Asıl mesele, neden bu ülkede milyonlarca insanın hayatının asgariyle sınırlandığıdır. Ve bu sorunun cevabı nettir: örgütsüzlük.

Asgari ücret bir hedef değildir. Bir tabandır. O tabanın üstüne çıkmanın yolu, bireysel çabalarla değil; sendikalı olmak, toplu iş sözleşmesiyle çalışmak ve birlikte mücadele etmekten geçer. Daha fazlası, mücadele edilmeden verilmez.

Çünkü asgari olan ücret değil.

Asgari olan, bu düzene razı gelmektir.