Ankara’dan Eskişehir’e dönüp, burada gazeteciliğe devam etmeye başladığım yıl tanıdım Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i... Yıl 2003...

İlk başkanlık döneminin son aylarıydı...

Taşbaşı’ndaki havuzlu heykeli denetliyor, etrafındakilere istediklerini anlatıyordu...

E haliyle,

Yılmaz Büyükerşen’e rastlayıp da fotoğrafını çekmemek olur mu?

Birkaç poz çektim...

Fark etti elbette...

“Çekin bakalım çekin...

Yarın altına kim bilir neler yazacaksınız?” dedi gülümseyerek...

Eskişehir’de çalışmaya başladığımın ilk günleri olması nedeniyle, pek farkında değildim ama sanırım o dönem yerel basınla pek barışık değildi...

Ben de hafifçe gülümseyerek karşılık verdim...

Havuzun etrafında dolaşırken, yanıma doğru yaklaştı...

“Ben seni hiç görmedim, yenisin galiba” dedi...

“Yeni sayılırım” dedim...

“Hangi gazete?”

Çalıştığım gazetenin adını söyledim...

“Bir hafta-10 gün falan oldu” diye de ekledim...

Sonrasında meclis toplantıları, basın toplantıları, ziyaretler falan derken...

Bugünlere kadar geldik...

***

Doğma büyüme Eskişehirliyim...

1970’li yılların Eskişehir’ini çok iyi hatırlıyorum...

Şehrin o dönem iki alemi tefrikası vardı...

Kışın kar ve soğuk;

Yazın toz ve çamur...

Bir de, özellikle kış aylarında trenle yolculuk yapanlar, Eskişehir garında mola verdiklerinde satılan ayran ve simidi anlatırlardı çokça...

Eskişehir deyince, şehir dışında yaşayanların akıllarına başka da bir şey gelmezdi...

Sonra üniversite yılları için Ankara’ya gittim...

Eskişehir’e ancak yılın birkaç ayında geliyordum...

2003 yılına kadar da Ankara’da çalıştım...

1999 seçimlerinde Yılmaz Büyükerşen Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi...

2000’li yılların başından itibaren Eskişehir’e bir şeyler olmaya başladı...

Önce Porsuk temizlendi...

Sonra tramvay hatlarındaki çalışmalar başladı...

Şehir adeta bir şantiyeye dönmüştü...

İsmet İnönü Caddesi’ndeki çalışmalar nedeniyle esnaf ayaklanmış, iş yapamadıklarını söylüyor, toplu protestolar düzenliyorlardı...

Hiçbirine kulak asmadı...

Çünkü ne yaptığını ve sonucun nasıl olacağını biliyordu...

2002’de ülke genelinde AKP iktidara geldi...

2004’te ikinci kere kazandı...

Ancak Odunpazarı ve Tepebaşı kaybedilmiş, belediye meclislerinde azınlığa düşmüştü DSP...

Büyükşehir Meclisi’ndeki iktidar partisi çoğunluğu, “bir şey yaptırmamak için” elinden geleni yapıyordu...

O dönem birçok proje ya engellendi ya da geciktirildi...

Yine de 2009’da yeniden kazandı...

Bu sefer Tepebaşı da yeniden kazanılmıştı...

Biraz olsun nefes alabilmişti...

2014 seçimlerine CHP’den girdi...

Ve merkezdeki üç belediye de kazanılmıştı...

2019’da beşinci kez aday oldu ve en yüksek oyunu alarak seçildi...

Tepebaşı ve Odunpazarı da yeniden kazanılmıştı...

Üstelik meclislerde de CHP’nin bariz üstünlüğü vardı...

***

Gazeteciler,

10 Ocak Çalışan Gazeteciler gecesinde öğrendiler aday olmayacağını...

Aday Ayşe Ünlüce olmuştu...

Yılmaz Büyükerşen de oradaydı...

Sonra fotoğraf çekme yarışı başladı...

İlk yıllarında, yerel basınla pek geçinemeyen Yılmaz Büyükerşen kimseyi kırmadı...

Herkesle fotoğraf çektirdi...

Sosyal medyadan paylaşılarak, hizmetleri için teşekkür mesajları yayınlandı...

Sanırım aday olmamayı uzun zamandır düşünüyordu...

Ancak bunun yaratacağı boşluğun hem şehri hem il örgütünü kaosa sürükleyebileceğini düşünüyordu...

Hayatının en önemli kararlarından birini verirken bile hala Eskişehir’i düşünüyordu...