Cumhuriyet Halk Partisi'nde 'üye listeleri ilçe binalarında askıya' çıktı. Listelere itirazlar '27 Ekim Pazar günü saat 18.00'e kadar yapılabilecek. Odunpazarı ve Tepebaşı'nda 'mahalle delege seçimleri 08-30 Kasım 2019 tarihleri arasında' gerçekleşecek. İlçe kongrelerinin 'Aralık sonu veya 2020 Ocak başında yapılması' bekleniliyor. İl Kongresi '2020 Ocak sonu veya Şubat başında' yapılacak. Peki İlçe Başkanlığı için kimlerin adı geçiyor? Mevcut Tepebaşı İlçe Başkanı Atilay Dalgıç ile mevcut Odunpazarı İlçe Başkanı Rahmi Çınar yine aday olurlar. Odunpazarı'nda 'seçimin tek adaylı geçmesi' bekleniliyor. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un 'eski yol arkadaşı Erman Gölet ile hafta içinde birlikte yedikleri yemek fotoğrafı' kulisleri hareketlendirdi. Eski İl Başkanı Rabia Akman'ın da olduğu bu fotoğraf 'kongrede Kurt-Gölet işbirliğinin olacağı şeklinde' yorumlanıyor. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın Atilay Dalgıç'ın 'adaylığına soğuk baktığı' ifade ediliyor. Bir önceki seçimde Ataç'ın adayı Dalgıç'ın karşısında yarışa çıkan Yalçın Komşu'nun adı da adaylık için kulislerde geçiyor. Komşu önümüzdeki 'Tepebaşı İlçe Kongresi'nde Ahmet Ataç'ın adayı' olabilir. CHP Tepebaşı İlçe Yöneticisi Mehmet Avcı'nın adı da adaylık için geçiyor. Kongrelerde yine 'Ahmet Ataç-Kazım Kurt rekabeti' yaşanır. Özellikle mahallelerde yapılacak 'delege seçimleri kıran kırana' geçer. Yaşanan seçim heyecanı partiyi olumlu yönde etkiler. Tepebaşı İlçeyi Ataç'ın adayı, Odunpazarı İlçeyi Kurt'un adayı kazanır. Kırsaldaki 12 ilçe de en çok delegeyi çıkaran grup İl Başkanlığını kazanır...

----------------------------------------
OKUL MÜDÜRÜ ÖĞRETMENE
NASIL MOBBİNG YAPAR?

Görünüm'de Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Vali ile öğretmen arasında yaşanan bir olayla ilgili ders niteliğindeki sözlerini' daha önce de kaleme almıştım. Bu olay 1927 yılında Kastamonu'da geçiyor. Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla balo veriliyor. Kastamonu Valisi salona giriyor. Herkes ayakta ancak genç bir öğretmen Valinin geldiğini geç fark ederek en son ayağa kalkar. Vali Bey bu olayı görür ve balo bittiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırır. Milli Eğitim Müdürü 'öğretmenin iyi niyetli olduğunu söylese de' Vali olayın peşini bırakmaz. Olay Bakanlığa yansır. Milli Eğitim Bakanlığı da 'Valinin bu olaya fazla alınganlık gösterdiği kanısına' varır. Bu durum görüşülürken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bakanlıktadır. Yetkililer kendi aralarında konuşurlarken Atatürk 'neler oluyor' diye sorar? Olayı anlatırlar ve dediği şudur; 'Hemen Valiyi görevden alın. Yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle uğraşan Valiyle bir yere gelinmez.' Büyük Önder'in bu sözlerinin üzerinden tam 92 yıl geçti. Bugün değil Vali, siyasi parti ve yandaş sendika yöneticileri de öğretmenle uğraşıyor. Bu da yetmiyor ilimizdeki bazı okul müdürleri de öğretmenleriyle uğraşıyor. Bu okul müdürleri 'başka kuruma göndermek istediği öğretmenlere' mobbing (işyerinde psikolojik taciz) uyguluyor. Buna 'öğrenci ve velileri de alet' ediyor. Onlara 'ısmarlama şikayet dilekçeleri yazdırarak görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan öğretmeni suçlu göstermeye' çalışıyorlar. Mobbing yapan yöneticiler küçük insanlardır. Günlerini sadece bu işle geçirdikleri için bugün 'görev yaptıkları okullar Eskişehir'in en başarısız' eğitim kurumlarıdır. Ama onların eğitimle falan işleri yoktur. Okulda öğretmenler arasında birlik ve beraberliği sağlamadıkları için 'sadece akademik değil, sosyal ve sportif alanlarda da yönettikleri eğitim kurumlarını dibe' vurduruyorlar. Nedense İlçe Milli Eğitim Müdürleri bu 'mobbingci müdürleri çok iyi bilmelerine rağmen', hiçbir işlem yapmayarak, 'onların yaptıkları zulümlere ortak' oluyor. Bu mobbingci müdürlerde okulları kendi babalarının malı gibi yönetmeye devam ediyor. Ama 'bu yaptıklarının bir sonu olacağını' hiç düşünmüyorlar. Ancak bilmiyorlar ki; 'günü geldiğinde bu yaptıklarının cezasını' mutlaka çekecekler...
--------------------------------------------
EĞİTİM KURUMLARINDA NORM
FAZLALARI SAKLANIYOR MU?

Ortaokul ve liselerde yöneticiler her eğitim yılı başında 'ders dağıtım çizelgeleri' hazırlar. Derse giren öğretmenlerin ücretleri o çizelgeye göre ödenir. Her öğretmen 'haftada 21 saat derse' girmekte. İhtiyaç olunması halinde 'bir öğretmen en fazla 31 saat derse' girebilir. Bu çizelgeler sayesinde eğitim kurumunda 'hangi öğretmenlerin norm fazlası olduğu' tespit ediliyor. İhtiyaç olan başka okullara gönderiliyor. Mesala bir okulda öğrencilere haftada 84 saat Matematik dersi veriliyor. O okulda beş Matematik Öğretmeni görev yapıyor. Bir öğretmen haftada 21 saat derse girdiğine göre dört öğretmen 84 saatlik eğitim veriyor. Bu okulda 'hizmet puanı en düşük beşinci öğretmen ihtiyaç (norm) fazlası durumuna' düşüyor. İhtiyacı olan bir başka okula gönderiliyor. Bazı okul müdürlerinin 'norm fazlası öğretmenleri saklayarak, başka kurumlara gitmemesini sağladıkları' iddia ediliyor. Peki bunu nasıl başarıyorlar? 'Bu norm fazlası öğretmenleri ders çizelgelerine işlemiyorlar mı?' Yoksa ders çizelgelerine işlemelerine rağmen Milli Eğitim'e bildirmiyorlar mı? 'İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bu ders dağıtım çizelgelerini kontrol etmiyor mu?' İlimizdeki 'bazı okullarda ihtiyaç varken, hizmet puanı düşük norm fazlası öğretmenler nasıl kurumlarında' kalabiliyor? Bu öğretmenleri 'okul müdürü mü, sendikacılar mı, görevlendirmeleri yapan Milli Eğitim yöneticileri mi, siyasiler mi' kolluyor? Göreve geldiği ilk günden beri 'kurumda yeniden adaleti getiren uygulamaları hayata geçiren' İl Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt ortaokul ve lise yöneticileri tarafından hazırlanan 'ders dağıtım çizelgeleri ile ilgili inceleme' başlatmalıdır...
-------------------------------------------------------
FOTO ŞAKA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli:
Tayyip Bey, Trump'un hakaret dolu mektubuna yanıt vermeyecek misin?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Yok be Devlet Bey. Mektup bana değil Cehapenin başındaki Kılıçdaroğlu'na gelmiş. Postacı mektubu yanlışlıkla bana getirmiş(!)
-------------------------------------------
FIKRA
EVİN EFENDİSİ OLMAK

Temel, 'Evin Efendisi Olmak' diye kapağı görünce kitabı hemen aldı. Eve geldi, bir nefeste okudu, bitirir bitirmez, mutfağa, Fadime'nin yanına koştu.
'Bundan böyle şunu bil ki, bu evin efendisi artık benim' diye gürledi.. 'Bundan böyle benim sözlerim kanundur. Bu gece bana mükemmel bir yemek hazırla.. Bitirince, koltuğuma kahvemi getir. Orada bekle.. Kahvem bitince beraber yukarı çıkacağız. Banyoya gireceğim. Başıma taslarla ılık su dökeceksin ki, günün yorgunluğunu atayım. Sonra sırtımı sabunlayacaksın. Banyom bitince beni güzel kurulayıp yatağa yatıracaksın. Orada kollarımı ve bacaklarımı ovacaksın. Uyuyana kadar saçlarımı okşayacaksın.. Şimdi söyle bakalım, yarın sabah beni kim yıkayıp giydirecek ve saçlarımı tarayacak?.' 'İmam' dedi, Fatma!..