Sir Charles Spencer Chaplin ya da bizim bildiğimiz adıyla Şarlo, sinema dünyasının en büyük dehalarından biridir…
Sinemanın, dünya üzerinde yayılmasına ve insanlar tarafından bu kadar sevilmesine önemli katkı sağlamıştır.
Yarattığı Şarlo tipinin popülerliği sayesinde sinema, dünyanın dört bir yanında insanların hayranlığını kazandı.
Chaplin, kuşkusuz büyük bir sinemacı olduğu kadar büyük bir sanatçı ve düşün adamıydı aynı zamanda…
Hemen tüm filmlerinde var olan iktidar eleştirisi, bir taraftan insanların ona olan hayranlığını arttırırken, diğer taraftan başta ABD olmak üzere, iktidarların tepkisini çekiyordu…
Chaplin hiçbir zaman ABD vatandaşı olmadı, asker olarak 2. Dünya Savaşı'na katılmayı reddetti ve bu nedenlerle sürekli baskı altına alınmaya çalışıldı. 1952 yılında ABD'yi bir daha dönmemek üzere terk ederek İsviçre'ye yerleşti. 1953 yılında ABD'ye girişinin yasaklandığını öğrenmesi üzerine, bu haktan tamamen vazgeçtiğini açıkladı…
ABD'ye 1972 yılında kendisine verilen Özel Oskar Ödülünü almak üzere 20 yıl sonra döndü.
***
Charlie Chaplin 1940 yılında, ABD henüz savaşa girmemişken, Hitler'i eleştiren 'Büyük Diktatör – Great Dictator' filmini çekti.
İşte o filmin sonunda, benzerliği nedeniyle Tomania ülkesinin diktatörü Adenoid Hynkel'in yerine geçen yahudi berber, askerlere yönelik bir konuşma yapar…
Sinema tarihinin en önemli ve en unutulmaz sahnelerinden biridir bu konuşma…
1940 yılında bir sinema sahnesinde yapılan bu konuşma, 2016 yılının Türkiye'si ve dünyası için ne kadar geçerli öyle değil mi?
***
'Üzgünüm.
Ama ben imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Kimseye hükmetmek ya da boyun eğdirmek istemiyorum.
Elimden gelirse, herkese yardım etmek isterim: Yahudi olan olmayan, zenci veya beyaz… Hepimiz karşımızdakine yardım etmek isteriz. İnsanların yapısı böyledir.
Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, kötülüğü için değil. Birbirimizden nefret etmek ve hor görmek istemeyiz. Bu dünyada herkese yetecek yer var. Ve toprak hepimizin ihtiyacını karşılayacak kadar bereketlidir.
Hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik.
Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı, hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve kanın içine sürükledi.
Hızımızı arttırdık ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi alaycı yaptı; zekamız ise katı ve acımasız.
Çok fazla düşünüyoruz ama çok az hissediyoruz.
Makineleşmeden çok insanlığa muhtacız…
Zekadan çok iyilik ve anlayışa muhtacız…
Bu değerler olmadan hayat korkunç olur, her şeyimizi yitiririz. Uçaklar ve radyo bizleri birbirimize yakınlaştırdı. Bu buluşların varoluş nedeni, doğaları gereği, insanın içindeki iyiliği ortaya çıkarmak, evrensel kardeşliği oluşturmak ve hepimizin birleşmesini sağlamktır. Şu anda bile sesim dünyadaki milyonlar insana, acı çeken milyonlarca kadın, erkek ve küçük çocuğa, suçsuz insanları hapse atan, işkence eden bir sistemin kurbanlarına ulaşıyor.
Beni işitenlere şunu söylemek istiyorum : 'Umutsuzluğa kapılmayın.' Üstümüze çöken bela,vahşi bir hırsın insanlığın gelişmesinden korkanların duyduğu acının bir sonucudur.
İnsanlardaki bu nefret duygusu geçecek ve diktatörler ölcektir. Ve halktan aldıkları güç, yine halkın eline geçecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır. Askerler !!! Kendinizi bu vahşilere teslim etmeyin.Sizleri hakir gören ve esir eden, hayatlarınızı yönetmeye çalışan, ne yapmanız, ne düşünmeniz, ne hissetmeniz gerektiğini size emredenlere ; sizleri bir hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp topun ağzına sürenlere boyun eğmeyin.Bu doğa dışı adamlara boyun eğmeyin, makine kafalı, makine kalpli bu adamlara.
Sizler birer makine değilsiniz ! Sizler hayvan değilsiniz! Sizler insansınız ! Kalbiniz insanlık sevgisiyle dolup taşmaktadır! Nefret etmeyin! Yalnızca sevilmeyenler nefret eder… Sevilmeyenler ve doğaya aykırı olanlar.
Askerler ! Kölelik uğruna savaşmayın! Özgürlük için savaşın! St Luke'un İncil'nin on yedinci bölümünde şunlar yazılıdır : ' Cennet insanların içindedir. Tek bir insanın yada bir zümrenin değil, tüm insanların içinde,sizin içinizdedir.'
Güce siz insanlar sahipsiniz. Makineleri yapacak güce, mutluluğu yaratacak güce. Bu hayatı özgür ve güzel kılacak güce sizler sahipsiniz. Bu hayatı olanğanüstü bir maceraya çevirecek olan yine sizlersiniz. Öyleyse, demokrasi adına haydi gücümüzü kullanalım.
Haydi birleşelim ! Yeni bir dünya için savaşalım, insanca bir dünya için… Herkese çalışma şansı verecek , gençlere gelecek , yaşlılara güvenlik sağlyacak bir dünya için savaşalım. Zalimler de böyle sözler vererek iktidara geldiler. Ama yalan söylediler! Sözlerini tutmuyorlar. Hiç bir zamanda tutmayacaklar! Diktatörler kendilerini özgürleştirirler ama halkı esarete mahkum ederler.
Haydi, şimdi bu sözleri tutmak için savaşalım. Dünyayı özgürleştirmek için savaşalım, ulusal sınırlar olmadan yaşayabilmek için, hırstan nefretten ve hoşgörüsüzlükden kendimizi arındırmak için… Sağduyulu bir dünya için savaşalım. Bilimin ve gelişmenin bütün insanlığa mutluluk getireceği bir dünya için savaşalım.'