'Maç yapıyoruz, maç esnasında bakıyorsunuz penaltının kuralları değişiveriyor.' Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AB süreci ile ilgili yaptığı açıklamalarda hep yukarıdaki sözleri söylüyor. Erdoğan 'maç esnasında kuralların değişmesini haklı olarak' eleştiriyor.

ÖNCE ERTELEDİ
Ancak aynı durum 'yandaş kadrolaşma' adı altında Türkiye'de de çok yaşanıyor.Bunun son örneği Milli Eğitim Bakanlığında yaşanıyor. Bakanlığın okul müdürü ve müdür yardımcıları tercihlerini yaptıktan sonra 'Yönetici Atama Yönetmeliği'ni değiştirmek için çalışma başlattığı eğitim kulislerinde yüksek sesle seslendiriliyor. Bakanlık önce eğitim kurumlarına yönetici görevlendirme sürecini Haziran sonuna erteledi. İlimizde '4 ve 8 yıl görev süresinin tamamlayan müdürlerden boşalacak 102 eğitim kurumuna' yeni yönetici görevlendirme sonuçlarını 17-19 Mayıs tarihleri arasında ilan edecekti. Bakanlık tüm Türkiye genelinde bu tarihi değiştirdi. Sonuçlar '27-28 Haziran 2019 tarihleri arasında' ilan edilecek. Yeniden görevlendirilecek yöneticiler yeni okullarında 1 Temmuz 2019'da işbaşı yapacak.

YANDAŞLARI KURTARACAK
Tüm aşamaları ve puanlamaları yapıldığı takdirde sonuçların ilan edilme süresinin 23 Haziran'da yapılacak İstanbul seçimleri sonrasına bırakılması tepkilere neden olmuştu. Maç başladıktan sonra yönetmeliğin de değişecek olması daha büyük tepkilere neden olacaktır. 2014 yılında 'yandaş sendika baskısıyla bol kepçeden verilen puanlarla' okul müdürü ve müdür yardımcısı yapılan 'kişileri kurtarmak adına' yönetmelik değiştirilmek isteniyor. Çünkü bu isimlerin büyük çoğunluğu daha önce yöneticilik yapmadıkları ve 'liyakat sahibi' olmadıkları için EK-1 puanları düşük. Peki EK-1 puanı nasıl hesaplanıyor? Her yönetici 'hizmet süresi, yüksek lisans ve doktora yapma ve aldığı üstün başarı ödüllerine göre' puan alıyor. Buna EK-1 puanı deniyor.

DÖRT PUAN YETMİYOR MU?
2014 yılında ilk defa görevlendirilip 4 yılını dolduran bu müdür ve müdür yardımcıları kendi okullarında kalmaları çok zordu. Çünkü daha yüksek puanları olan müdür veya müdür yardımcıları onları geçecekti. Bunun önüne geçmek için çalışma başlatıldı. Yapılacak yönetmelik değişiklikliğiyle EK-1 ile yeniden görevlendirmelerde kurumlarında 4 yılını dolduran müdür ve müdür yardımcılarına öncelik hakkı verilecek. Böylece onlardan daha yüksek puanlı, daha başarılı kişilerin o okullarda görev yapmaları engellenecek. Oysa mevcut yönetmeliğe göre okullarda dört yıl görev süresini tamamlamış okul müdürüve yardımcılarına tekrar aynı kurumu istemeleri halinde ekstradan dörder puan veriliyor. Demek ki 2014 yılında bir gecede yönetici yapılanların puanları o kadar düşük ki bu dörder puan bile onları kurtaramıyor. Onların dört yıl daha haksız bir şekilde koltukta kalabilmesi için Bakanlık kendi hazırladığı yönetmeliği hiçe mi sayacak? Umarım kulislerden gelen iddialar gerçek olmaz. Herkes bugüne kadar elde ettikleri puanlarla yarışır...
-----------------------------------------------------
DİŞİ DEVEYİ ERKEKTEN AYIRT EDEMEYENLER

Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den bir Arap devesiyle Şam'a gelmiş.

NE DERSE 'EVET' DİYEN
Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış: 'Ver o dişi deveyi bana!' demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, 'Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir' diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış: 'Bu dişi deve Şamlınındır!' Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: 'Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?' Cemaat hep birlikte bağırmış: 'Şamlınındır!' Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış: 'Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: 'Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!' ' Eskiden halklar, hükümdarların, diktatörlerin söyledikleri doğru olmasa bile 'ak dediklerine ak, kara dediklerine kara demek zorunda' kalıyordu. Gerçek demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu durum asla yaşanmamalı.

DOĞRULARI
ISKALIYORLAR
Ne yazık ki ülkemizde insanlar oy verdikleri partilerin liderlerinin dediği 'yanlış olsa bile' onların her dediğini kabul ediyor. Haksızlıklarını, yanlışlarını doğru sayıyor. Bir parti lideri devamlı kandırılıyor. Her kandırılışta 'Oscarlık performansla mağdur edebiyatı' yapıyor. Bundan dolayı dün 'ak' dediğini bugün 'kara' diyor. Ama bunları yaparken, aynı kitle yine 'ellerini patlatırcasına' alkışlıyor. 'Daha dün bunun tam tersini söylüyordun. Birileri bizi kandırsın diye size oy vermedik' diyemiyorlar. İnsanlar nasıl oluyor da 'yargılama, sorgulama ve düşünce yeteneklerini' bir tarafa bırakarak, parti liderlerine körü körünü bağlanabiliyor? Bunu yaparak karşı tarafta olan birçok doğruyu ıskaladıklarının farkına bile varmıyorlar. Aynı şekilde muhalefette olan partileri savunanlar da aynı hastalığa yakalanarak, iktidarın yaptığı bazı doğruları ıskalıyor. Ülke menfaatine olan konularda ona destek vermekten imtina ediyor. Türk milleti asildir. Özgürlüğüne düşkündür. Bundan dolayı Muavviye'nin adamları gibi yapılan adaletsizliklere, haksızlıklara körü körüne 'Evet' dememelidir. Bu halk Muaviye'nin değil, Mustafa Kemal Atatürk'ün halkı olarak kalmalıdır. Ve kalacaktır…
--------------------------------------------
FOTO ŞAKA

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk:
Ali Bey sizin 2014'de yöneticilik yaptıklarınıza ekstradan dört yerine altı puan verelim. Yönetmeliği değiştirmeyelim.
Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: Bakanım biat etmeye puan vermediğiniz için bizimkileri değil 6, 10 puan bile kurtarmaz.
-------------------------------------------
FIKRA
AVUCUN BÜYÜK

Kayserili bir çocuk annesiyle kuruyemişçinin önünden geçerken çocuk:
'Leblebi istiyorum' diye annesinden istek de bulunur.
Bunu gören kuruyemişçi çocuğa:
'Oradan bir avuç alabilirsin evladım' der.
Çocuk:
'Hayır' der.
'Sen verirsen alırım' der.
Kuruyemişçi çocuğa bir avuç leblebi verir ve sonra sorar:
'Neden kendin almadın da benim vermemi istedin.'
Çocuk da:
'Senin avucun daha büyük' der.