Önceki gün maalesef artık ülke gündeminde olağan bir hal alan yeni terör saldırısı gerçekleşti. Şırnak'ın Cizre ilçesinde polise yönelik bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 11 şehit 78 yaralımız var. 15 Temmuzda ülkemize yapılan saldırının ardından bitmek tükenmek bitmeyen bu terör saldırıları zorlu bir sınavın ülkemiz adına devam ettiğini gösteriyor. Türkiye inanılmaz zor bir süreçten geçiyor. Yıllar sonra daha iyi anlaşılacağını tahmin ettiğim çok zor bir dönemeç bu. İnanılması birileri için zor olsa da yaşananlar gerçek ve son 15 yılda her şey fazlasıyla karmakarışık bir hal içine girdi. Kısa sürede de bu karmaraşık durumun bu keşmekeşliğin düzeleceğine yönelik bir delalet yok. İran Libya, Suriye konularında bu ülkelerin ülke bütünlüğünü savunup içişlerine karışmaması gereken Hükümetimizin amiyane tabiri ile AB'nin gazı vermesi sonucu izlediği yanlış devlet politikaları, dünyanın iki süper gücü ABD ve Rusya'nın Ortadoğu hedeflerini anlayamamaları işimizi zorlaştırdıkça zorlaştırıyor. Bugüne kadar izlenen yol bizi düzlüğe çıkaracak bir yol değil. Yıllardır eleştirilere kulak tıkayan hükümet belli ki 15 Temmuz'dan sonra bu eleştirilerin gerçekçi olduğunu fark edip çark etmenin yollarını arıyor. Ancak bu yol aramada bile öyle hatalar yapılıyor ki adeta boğulacağını anlayan insan misali sadece çırpınma sesleri duyuluyor. Ancak görüntü nasıl olursa olsun acilen politika değişikliklerinin inandırıcı bir biçimde hayata geçirilmesi şart oldu. Hepimizin için katlanılması daha da zor olacak günler önümüze gelebilir. Neden böyle düşünüyorum? Neden bu noktaya gelindi? Çünkü Suriye sınırımızda önümüzdeki dönemde ya Esad hakim olacak ya da Kürtler. Ve biz ülke olarak Mezhepçilik ve Ülke iç siyaseti ile bağlantılı alınan tutum neticesinde İkisine de düşman bir durumdayız, sonuç; orta doğuyu alacağız derken neredeyse Ortadoğu bizi içine alacak hale geldi. Komşu ülkeler ile sıfır sorun derken sorunumuz olmayan komşumuz neredeyse kalmadı. İç siyasetinde dıştan bir farkı yok devletin her tarafı partinin emri altına alınmak yasama, yargı, yürütme tek adamın söylediklerini emir kabul edecek bir yapıya büründürülmek istendi. Israrla ve ısrarla toplumsal yaşamda, kamu yönetiminde, kamu açısından hayati önem taşıyan kurumlarda köklü değişiklik yapmaları, durmadan şekil vermeye çalışmaları parti devletini yaratma gayreti idi. Zaten ülkeyi de zora sokan bu değil midir? Kadrolaşıp istediklerimi hayata geçireyim derken ne kadar basiretsiz, liyakatsiz, FETÖ yanlısı varsa bir yerlere getirildi. Ve ne kadar hata yaparlarsa yapılsın bu kişiler inadına bu görevlerinde tutulmaya devam edildi. Yazık. Hak ediyor mu Ülkemiz bu durumları? Anlaşılan hem dış hem iç siyasette art arda gelen başarısızlıklar ne yapılması gerektiği noktasında iktidarı da şaşırtmış durumda. Ne yapacaklarını bilmez bir şekilde politikalar izliyorlar ancak tekrar tekrar söylemekte fayda var 'toparlanmak şart'. Tüm bu yaşananlarda maalesef dünya çapında ciddi bir itibar kaybına neden olmuş durumda. Ağırlığını ve ciddiyetini kaybeden bir ülke geleceğini şekillendirmekte zorlanır. Dokularının zarar görmesini engel olamaz. Tarihi geçmişleri ile bin bir emekle bir arada tuttuğu vatandaşlarının kontrolünü kaybeder. Barış, demokrasi, kardeşlik söylemleri hayal olur. Bu nedenle bir an önce girilen yanlış ve karanlık yollardan dönmek gerekir aksi takdirde Ülkemize yazık olur.