Eskişehir trafiğini 1970’li yılların başından beri hatırlıyorum...
Bir bölümünü hayal malay,
Bir kısmını daha net...
Artık tamamen eski kartpostallarda kalan görüntüler...
Hani şu bayramlarda, arkasına iyi niyetlerimizi yazıp eşe dosta gönderdiğimiz kartpostallarda...
Hani şu üst tarafı bombeli kırmızı belediye otobüslerinin olduğu günler...
Uzaktan bakınca kaplumbağaya benzerlerdi...
Sonra 302 mersedesler çıktı...
O zamanlar tüm ülkede olduğu gibi Eskişehir’de de sınırlı sayıda araç vardı...
O yüzden de insanlar trafik sorunu diye bir şey bilmezlerdi...
Mal ve eşya nakliyesi bile at arabalarıyla yapılırdı...
Ne zamanki yerli otomobil (patenti bizde olmasa da) üretimi başladı; araç sayısı hızla arttı...
Önce Anadol, ardından Murat 124 ve Renault...
1980 sonrası,
Serbest ekonomiye geçilmesiyle araç ithalatı patladı...
Daha kolay alınır hale geldi ve neredeyse her hanede bir araç bulunur hale geldi...
Bugün Eskişehir’deki motorlu araç sayısı 300 binin üzerinde...
Bu da her üç kişi başına bir araç düşüyor demek...
Hatta her yıl araç sayısındaki artış, nüfus artışından fazla...
***
Özellikle Avrupa ülkelerinin mekan algısı bizden farklı...
Oralardaki imparatorluk saraylarıyla, Dolmabahçe Sarayı yapılmadan önceki Osmanlı sarayları büyüklük açısından kıyaslanamaz bile...
Aynı şekilde yol, cadde vs. sokaklar açısından da...
Biz Odunpazarı’nda ilk atlının yan yana ancak geçebilecekleri sokaklar kurarken,
Özellikle sanayi devriminden sonra Avrupa devasa yapılara ve yollara sahip oluyor...
Bu, onların şehircilik anlayışlarına yansırken, bizdeki şehircilik anlayışı da küçük, dar, birbirlerine çok yakın, bundan adeta bir güven hissi alan bir yöne evrilmiş...
Haliyle Eskişehir de bu anlayıştan nasibini almış...
Cumhuriyetin ilk yıllarında Eskişehir hızla gelişirken, kimsenin aklına gün gelir bu yollar kimselere yetmez düşüncesi gelmemiş...
Eskişehir’in nüfusu 50 bin, 60 binken planları yapılan ve açılan yollar, Eskişehir’in nüfusu 1 milyona dayandığında yetmez olmuş...
Bugün Atatürk Caddesini, Yunusemre Caddesini, Şair Fuzuli Caddesini, İsmet İnönü Caddesini kim hangi bütçeyle yıkacak ve o yolları genişletecek...
Ancak şehrin yerleşime yeni açılan bölgelerinde bu yapılabilir...
***
Yılmaz Büyükerşen Bulvarındaki büyük alışveriş merkezini ele alalım...
O bölgedeki trafik yoğunluğu, hafta içiyle hafta sonları gece ile gündüz gibi...
Pik saatleri ayrı tutuyorum...
Yani trafik Eskişehir’de hafta içleri de, hafta sonları da, sabah, öğlen, akşam da söylenildiği kadar yoğun ve sıkışık değil...
Burada inanılmaz bir siyasi abartı var...
Dünyanın neresine,
Nüfusu bir milyonun üzerinde olan hangi şehrine giderseniz gidin, trafik yoğunluğu vardır, en azından günün belli saatlerinde...
***
Evet trafik dünyanın her yerinde işkence...
Modern çağın işkencesi diyorum ben ona...
Bana bakın mesela,
Ben trafik yoğunluğundan çok az etkileniyorum...
Çünkü araç kullanmıyorum, çünkü yok...
Ya yürüyorum ya da tramvaya biniyorum...
Stres yok, işkence yok...
Tramvayların çok kalabalık olduğu anlar hariç...