2026’ya saatler kaldı.Yeni takvim yaprakları umut dolu cümlelerle süslendi. Ama memleketin gerçeği, ne yazık ki takvim yapraklarında sunulan romantizmle örtüşmüyor. Aynı ezber, aynı bahane, aynı inkâr politikası; yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar…
Yeni yıl geldi diye sorunlar buharlaşmıyor. Enflasyon düşmüyor mesela, yoksulluk yeni yıla girildi diye bitmeyecek. Pazardaki fiyat etiketleri vatandaşı hala kara kara düşündürüyor. Kiralar akıl dışı olmaktan çıkmış değil. Gençler “Avrupa’ya nasıl gidebilirim” sorusunu, “ülkemde nasıl yaşayabilirim” sorusunun önüne koyuyor. Ve iktidar, tüm bu tabloya rağmen hala başarı hikâyeleri anlatma gayretine giriyor.
★
Bir ülkede iktidar, halkın yaşadığı sefaleti görmezden gelmeye başladığında orada sadece ekonomi değil, gerçeklik duygusu da çökmüş demektir. Ekonominin gidişatını resmî açıklamalarla duyuran muktedirler ile sokaktaki sade vatandaş arasındaki makas artık öyle açıldı ki, iki taraf neredeyse farklı ülkelerde yaşıyor gibi. Bir tarafta büyüme rakamları, diğer tarafta boş tencereler… Bir tarafta istikrar, diğer tarafta her sabah değişen fiyat etiketleri…
★
Ve her yeni yıl öncesi seslendirilen o tanıdık çağrı: Sabır!
Ama hep sade yurttaşa sabır!
★
Ya sabır!
★
Yıllardır fedakârlık yapan, kemer sıkan, yükü taşıyan vatandaş artık sadece geçim derdinde değil; adalet arayışında. Çünkü fedakârlık, adil dağılmadığında bir erdeme değil, bir dayatmaya dönüşür. Bugün toplumun geniş kesimlerinde hissedilen öfkenin kaynağı bir boyutuyla da budur: Eşitsizliğin normalleştirilmesi.
★
Yani… Bir tarafta yeni yılı Times Meydanı’nda kutlayacak olanlar, diğer tarafta evine bir tavuk dahi götüremeyecek anne, baba…
★
Tam da bu noktada şunu da söylemek isterim. Böyle bir ortamda, eleştiri kültürü suçhaline getirilmiş durumda. Eleştiren ya ‘nankör’, ya ‘hain’, ya da ‘kötü niyetli’ ilan ediliyor. Oysa demokrasilerde eleştiri düşmanlık değil, sigortadır. Bir ülkede yönetenler eleştiriye tahammül edemiyorsa, asıl sorun oradadır. Çünkü gerçek güç, alkıştan değil, hesap verebilirlikten doğar.
★
O halde, yeni yıl vesilesiyle sorulması gereken soru şudur: Ülkemizi yönetenler, gerçekten halkın sesini duyuyorlar mı, yoksa sadece kendi yankı odalarında mı konuşuyorlar? Gerçeklerle yüzleşmek yerine sürekli başarı hikâyesi anlatan bir anlayış, sorunları çözemez; sadece erteler. Ve ertelenen her sorun, yarının daha ağır bir krizi olarak bize döner.
★
Bu nedenle yeni yıl temennisi olarak süslü cümleler kurmaya lüzum yok. Ülkenin ihtiyacı olan şey çok net: Adalet, hukuk, demokrasi, liyakat, şeffaflık ve samimiyet.
★
Yeni yıl, gerçekten yeni olsun isteniyorsa; önce inkâr değil, yüzleşme; propaganda değil, sorumluluk; hamaset değil, cesaret gerekir. Aksi hâlde takvim değişir, ama bu ülkenin kaderi değişmez.