Eskişehir Konseyi kurulduğunda ‘reklam ajansı’ niteliğinde olduğunu söylemiş, bir tarafıyla da ‘siyaset koktuğunu’ ifade etmiştim.
Eskişehir Konseyi daha ilk sınavında, Kızılinler Termal Turizm Merkezi projesinde sona yaklaşılırken engel çıkarmak isteyenlere kurumsal anlamda tek laf edemedi, tavrını ortaya koyamadı, başını kuma gömdü.
Ve dahi, Konsey’in patronu konumundaki isim, Kızılinler projesini yapmak isteyenlere karşı açık tavır aldı, ayrıştırma politikası içerisine girdi.
Yani, Eskişehir Konseyi’nin balon olduğu anlaşıldı, ilk krizde patladı!
★
Ya sonra?
Sürekli bir toplantı hali.
Sonuç alınamayan toplantılar…
Ona gittik şunu konuştuk, buna gittik şunu işittik, berikinden şu desteği istedik, ötekine kendimizi izah ettik…
Unutulmaya yüz tutmuş ‘beş çayı muhabbetini’ canlandırdı, Eskişehir Konseyi!
★
Başka?
Toplantı yapıp dağılsa iyi.
Toplantı öncesi kriz.
Toplantı sonrası kriz.
Kimi çağıralım?
“O bizden değil, çağırmayalım.”
“O yeteneksiz, işimize yaramaz.”
“Çeşit olsun diye biraz da bizden olmayanları serpiştirelim.”
Eh, serpiştiriyorsun da hangi vasıfla?
Hep sordum; Eskişehir Konseyi’nin başı kim, kurumsal yapısı var mı, yönetim binası var mı, çalışanları var mı, proje ekibi var mı, bütçesi var mı, finans kaynakları ne?
Hangi akıl, ne olduğu tam manasıyla belli olmayan bir yapıyla hareket eder?
Zira CHP’li milletvekili, bir daveti protesto ederek “katılmam” demişti ve katılmamıştı.
★
Baktılar, Eskişehirliler bu yapıya itibar göstermiyorlar; dediler ki: Biz Eskişehir Konseyi ismini değiştirelim, Eskişehir Kalkınma Platformu yapalım, başımızda da mülki amirimiz olsun!
Bu bile, Eskişehir Konseyi’nin patladığının ve başarısızlığının açık beyanıdır, tescilidir, itirafıdır.
★
İsim değişikliğiyle beraber “hemen bir aksiyon yaratmalıyız ve durumu kurtarmalıyız” düşüncesinden olacak ki, Ankara’ya gittiler.
Onlara göre bu bir çıkarmaydı!
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ile görüştüler.
Efendim bir fotoğraflar, gülücükler, iltifatlar, beylik cümleler filan…
Bakan’dan istemişler ki: Eskişehir-Bozüyük banliyö hattı hayata geçirilsin!
Bakan Bey nezaketli bir insan olduğu için o anda bu isteğe yanıt vermemiş.
Eskişehir Kalkınma Platformu heyeti Eskişehir’e döndüğünde ise, her bir heyet üyesine ayrı ayrı bilgi notu göndererek, Eskişehir Bozüyük banliyö hattının gerekli olmadığını iletmiş!
Yani, patlayan Eskişehir Konseyi’nin ismi değiştirilmek suretiyle yapısı ‘güya’ güncellenen Eskişehir Kalkınma Platformu da daha ilk girişiminde patladı!
Sadece bu mu?
Eskişehir PTT Başmüdürlüğü kapatılıyor!
Bu gelişmeyi açıklayan da Bakan Abdulkadir Uraloğlu!
Nerede Eskişehir Kalkınma Platformu?
Allah için tek bir değerlendirme yapılmaz mı?
Bu çelişkilerle dolu haletiruhiye içerisinde yer alan bir organizasyonun, Eskişehir’in kalkınmasına yardımcı olabileceği düşünülebilir mi?
Bırakın Eskişehir’in beklentileri ve çözülemeyen sorunlarıyla ilgilenmeyi, vücut bulan yeni bir sorun anında dahi ortada yok!
★
Siyaset kokulu reklam ajansı!
Battı bu ajans.
İflas verin gitsin.
Bir Esgroup klasiği…

Eskişehir’in etkin ve köklü kuruluşlarından Esgroup Medya, 2025’e veda ederken çalışanlarıyla bir araya geldi. Pandemi sürecinde ara verilen geleneksel buluşma, bu yıl itibariyle kaldığı yerden devam etti.
Bu tür organizasyonlara önem verenlerdenim. Kurumsal yapıları ayakta tutan en önemli unsur personelin niteliği ve motivasyonudur. Esgroup’un söz konusu etkinliği medya emekçilerine verdiği değeri göstermekle beraber, onların motivasyon kazanması anlamında doğru bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır. Esgroup sadece bu buluşmayla yetinmiyor elbette. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle de zaman zaman benzer aile buluşmalarına imza atıyor.
Bu noktada, Esgroup Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Fetih Demirdaş’ı kutlamak gerekiyor. Demirdaş’tan söz açılmışken şunu özellikle vurgulamak istiyorum. Buluşmaya katılan bazı isimler, gecenin başında kürsü konuşması yaptılar. En etkili konuşmanın Demirdaş’a ait olduğunu net olarak söyleyebilirim. Demirdaş konuşmasının bir bölümünde yerel ve yaygın medya üzerine değerlendirme yaparken; tüm girişimlere rağmen yerel medyanın destek görmediğini ifade etti. Bu değerlendirmenin altına imzamı atıyorum. Kapanan gazeteler, kapanan televizyonlar, ceza alan gazete ve televizyonlar, işsiz kalan medya çalışanları; üzerine üstlük talepleri görmezden gelinen yine medya kurumları ve çalışanları… Türkiye’de her alanda var olan zor durum hali, medya sektörü ve çalışanlarında da mevcut. Ne diyelim? Umudumuzu 2026’ya bıraktık…