Bugüne kadar bu köşeden yazdığım yazıların önemli bir kısmında küresel iklim değişikliklerinin getirdiği tehditlere dikkat çektim. Birçoğunda, özellikle orman yangınlarının sebep olduğu felaketlere odaklandım. Üzülerek söylemeliyim ki, bahar ve kış aylarında dile getirdiğim endişeler artık gerçekliğe dönüşüyor. Geçtiğimiz hafta, 22 Ağustos 2023 tarihinde Çanakkale'nin Kayadere köyünde Damaltı mevkiinde başlayan orman yangını, hepimizin içini sızlattı. Bu felaket, sadece bir yangın değil, aynı zamanda doğanın çığlığıydı. Aşırı sıcaklara bağlı kurumuş çevrede şiddetli rüzgarın eklediği güçle yangın büyüdü, kısa sürede kontrol edilemez hale geldi ve çevredeki köyleri ve kenti tehdit etti. Bu yangın, her yangın gibi sadece ağaçların ve ormandaki canlıların yanmasına neden olmadı, aynı zamanda toplumumuzun da yüreğini yaktı.
Çanakkale'deki bu orman yangının kontrol altına alınması için yetkililer ve ekipler çok yoğun çaba sarf etti. Yangının söndürülmesi çalışmalarına; 8 adet söndürme uçağı, 26 adet söndürme helikopteri, 639 arazöz ve iş makinasının yanı sıra 2700'e yakın personel katıldı. Uçakların arasında çok yüksek tonajda su taşıyabilen Rusya'dan kiralanan bir uçağın da bulunulduğu bilgisi paylaşıldı. Yangını söndürme çalışmalarına katılan hava araçları yoğun bir şekilde su alma faaliyetlerine devam ettiği için Çanakkale Boğazı çift taraflı olarak gemi trafiğine kapatıldı.
Yangının çıkış nedeni henüz netlik kazanmamış olsa da, bir elektrik kontağından kaynaklandığı ihtimali üzerinde duruluyor. Yangın nedeniyle can kaybı yaşanmazken, çok sayıda ev, ahır, samanlık ve tarım arazisi kül oldu. Herhangi can ve mal kaybı yaşanmaması adına, yangının tehdit ettiği yerleşim birimlerinde olası en kötü senaryoya karşı her türlü tedbir alındığı çalışmalarda; 9 köy tahliye edildi. Bu 9 köyde 337 hane bulunduğu ve 1251 vatandaşın yaşadığı belirtildi. Bu köylerden Ulupınar'da beş ev, Yağcılar'da dört ev hasar görmüş durumda. Köylerden ilk etapta kronik hastalığı olan yaklaşık 83 kişi hastanelere sevk edildi. 85 küçükbaş 3 büyükbaş olmak üzere toplam 88 hayvan zayiatı bulunuyor. Ayrıca 10 ahır hasar almış durumda. Yangından en fazla etkilenen köyler Kayadere, Ulupınar, Yağcılar, Aşağı Okçular ve Kalabaklı köyleri oldu. Bazı alanlar ise ekiplerin yoğun müdahalesiyle kurtarıldı.Yangının etkilediği alanın 3 bin hektardan fazla olduğu tahmin ediliyor. Köylülerin hayvan ve ekin kaybının yanı sıra, geçim kaynaklarının da büyük ölçüde zarar gördüğü belirtiliyor.
Yangının olduğu o gün, rüzgarın hızını ve alevlerin yükselişini çaresizce izlerken, insanın doğaya karşı ne kadar da güçsüz olduğunu bir kez daha fark ettik. Neyse ki, bu felakete karşı kahramanca mücadele eden yetkililer, gönüllüler ve ekipler vardı. Onlar, söndürme uçaklarıyla, helikopterlerle, arazözlerle ve iş makineleriyle yangına karşı savaştılar. Birçok görevli ve gönüllünün fedakarca çalıştığı bu mücadelede, yangını söndürmeyi başardık ama kaybettiklerimizi geri getirmemiz çok da mümkün değil.
Bir kez daha anlıyoruz ki, doğanın gücü karşısında ne kadar güçsüz olduğumuzun farkına varmalıyız. Ancak, bu felaketlerin ardından birlik olma, dayanışma ve önlem alma gücümüzü de unutmamalıyız. İklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek, sadece yetkililerin veya uzmanların işi değil, hepimizin sorumluluğu. Belki de bu acı olaylar, daha fazla harekete geçmemiz, çevreyi koruma adına daha bilinçli adımlar atmamız için bir çağrıdır. Unutmayalım ki, yanan sadece ormanlar değil, aynı zamanda yüreklerimizdir de.
Sonuç olarak, Çanakkale'nin Kayadere köyünde başlayan orman yangını, bize iklim değişikliğinin gerçek ve acı dolu yüzünü bir kez daha hatırlattı. Doğanın hassas sistemi üzerindeki baskılar, küresel ısınmanın ve insan faaliyetlerinin etkileriyle birleşerek felaketlere yol açıyor. Orman yangınları, sadece ağaçları değil, aynı zamanda insanları, hayvanları ve ekosistemleri de tehdit ediyor.
Ancak bu felaketler karşısında umutsuzluğa kapılmak yerine, daha fazla bilinçlenmeli, harekete geçmeliyiz. Sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmeli, ormanların ve doğal alanların korunması için çaba göstermeliyiz. İklim değişikliği ile mücadele, toplumsal bir sorumluluk ve ortak çaba gerektirir. Yangınların ardından gelen dayanışma ve yardımlaşma örnekleri, insanoğlunun zor zamanlarda bir araya gelebileceğini ve çözüm üretebileceğini gösteriyor.
Gelecekte benzer felaketleri önlemek için daha etkili tedbirler almalı, ormansızlaşmanın ve çevre tahribatının önüne geçmeliyiz. Teknolojiyi doğanın lehine kullanarak, erken uyarı sistemleri ve yangın söndürme teknikleri geliştirmeliyiz. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletebilmek için ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliklerini artırmalıyız.
Küresel iklim değişikliklerine bağlı afetlerin vurduğu yerlerde yaşanan insanlık dramı, aslında hepimizin yaşadığı dünyanın bir yansıması. Bu felaketler, bizlere doğanın ne kadar değerli olduğunu ve ona nasıl saygılı olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Her birimizin alabileceği küçük önlemler, büyük bir fark yaratabilir. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için bugünden harekete geçmeliyiz. Unutmayalım ki, yangınlar sadece ağaçları değil, aynı zamanda geleceğimizi, umutlarımızı da küle çeviriyor.