2010 yılı aralık ayından itibaren altın üretimi yapılan Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Madeninde 13 Şubat 2024 tarihinde saat 14.28’de meydana gelen heyelan büyük bir trajediye yol açtı.

Heyelan büyük miktardaki istiflenmiş toprak kütlesinin kayması sonucu meydana geldi. 8-10 dönümlük alanda istiflenmiş olan toprak kütlesi 100 dönümlük alana yayıldı. Heyelan sonrasında maden alanında 9 işçi toprak altında kaldı. Bölgeye Erzincan, Erzurum, Sivas, Rize, Malatya, Giresun, Diyarbakır, Tokat ve Tunceli’den AFAD, UMKE, Kızılay’dan 400 kişilik ekip sevk edildi. Milli Savunma Bakanlığı da arama kurtarma çalışmalarına destek sağladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 9 işçiye henüz ulaşılamadığını ve arama kurtarma çalışmalarının titizlikle devam ettiğini belirtti. Bu trajik olayın etkileri hala devam ediyor ve işçilerin kurtarılması için umutlu bekleyiş sürüyor.

Heyelan sonrasında büyük bir çevre faciasına yol açabilecek altın madenciliği faaliyetlerinde kullanılan siyanürün yer altı sularına ve Fırat nehrine karışması riski de ortaya çıktı. Çöpler Madeni 2022 yılında da siyanür sızıntısı haberleriyle gündeme gelmişti. Çöpler Madeni’ndeki siyanür tehlikesi, altın madenciliği sürecinde kullanılan bir yöntem olan siyanür liçi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Altın, doğal haliyle toprak içinde bulunur ve çıkarıldığında saf altın değildir. Altın, genellikle siyanürle çözünür hale getirilir. Siyanür liçi yöntemi, altın cevherini çözmek ve ayırmak için kullanılır. Siyanür, insan sağlığına son derece zararlıdır. Solunduğunda veya yutulduğunda hızla etkisini gösterir. Hücrelerin oksijen almasını engelleyerek ölüme yol açabilir. Siyanürün doğaya sızması, su kaynaklarını kirletebilir ve ekosistemlere zarar verebilir. Bu nedenle altın madenlerinde siyanür kullanımı sıkı denetim altında tutulmalıdır. Altın madenlerinde siyanür kullanımı, sıkı güvenlik protokolleri ve eğitimli personel tarafından gerçekleştirilmelidir. Ayrıca, atık siyanürün güvenli bir şekilde depolanması ve bertaraf edilmesi önemlidir. Bu nedenlerle, altın madenlerinde siyanür kullanımı dikkatli bir şekilde yönetilmeli ve çevresel ve insan sağlığına zarar vermemesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Geçen hafta yaşadığımız bu trajik olay, çıkarmamız gereken birçok önemli dersi ortaya koymaktadır. Ancak Türkiye’de yakın geçmişte yaşanan en büyük maden kazalarına baktığımızda hatalarımızdan dersler çıkarmadığımızı anlamak mümkündür.

Örneğin, 7 Mart 1983 tarihinde meydana gelen Armutçuk Grizu Faciası, Zonguldak’ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında meydana gelmiş ve grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirmiştir. 7 Şubat 1990 tarihinde meydana gelen Amasya Yeni Çeltik Grizu Faciası, Amasya’da, Yeni Çeltik Kömür İşletmesi’ne ait maden ocağında grizu patlaması sonucu meydana gelmiş ve 68 işçi yanarak veya göçük altında kalarak ölmüştür. 3 Mart 1992 meydana gelen Kozlu Grizu Faciası, Türk madencilik tarihinin en büyük madencilik felaketlerinden biridir ve bu olayda Zonguldak’ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında zincirleme patlamalarda 263 madenci yaşamını yitirmiştir. 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen Soma Maden Faciasında, Manisa’nın Soma ilçesindeki bir maden ocağında çıkan yangın sonucu 301 işçi hayatını kaybetmiştir. Bu facia, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçmiştir.

Ülkemizdeki madencilik faaliyetlerinde özellikle çevresel risklerin azaltılması ve işçi güvenliğinin sağlanması için daha etkin önlemler alınması gerekmektedir. Bu trajik olaylar, hem işçilerin hayatını kaybetmesi, hem de çevresel risklerin ortaya çıkması gibi bir dizi önemli sorunu gündeme getirmiştir. Bu olaylardan çıkarmamız gereken birçok ders vardır. Madencilik faaliyetlerinde bu ve benzeri faciaların önlenmesi için maden sektöründe çalışan işçilerin güvenliği her zaman öncelikli olmalıdır. İşçilerin eğitimi ve iş güvenliği önlemlerinin titizlikle uygulanması, benzer trajedilerin önlenmesinde kritik öneme sahiptir. Madencilik gibi endüstriyel faaliyetler, çevresel riskleri beraberinde getirebilir. Özellikle altın madenciliğinde kullanılan siyanür gibi zararlı kimyasalların kullanımı, su kaynaklarını ve ekosistemleri tehdit edebilir. Bu nedenle çevresel risklerin önlenmesi ve azaltılması için daha sıkı önlemler alınmalıdır. Maden kazalarında, hızlı ve etkili bir şekilde kriz yönetimi ve iletişimi sağlanmalıdır. Hem kurtarma operasyonları hem de çevresel risklerle ilgili olarak halkın doğru bilgilendirilmesi önemlidir.

Bu olayın ardından, Türkiye'deki madencilik sektöründe iş güvenliği standartlarının ve çevresel koruma önlemlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu önlemlerin sadece yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda sektör paydaşlarının iş birliği ve toplumsal katılımıyla sağlanması önemlidir. Bu şekilde, benzer trajedilerin tekrarlanması önlenerek daha güvenli ve sürdürülebilir bir madencilik sektörü oluşturulabilir.

Türkiye'nin madencilik tarihinde yaşanan önemli facialardan dersler çıkarılmalı ve bu dersler gelecekteki maden güvenliği politikalarının şekillendirilmesinde kullanılmalıdır. Geçmişteki hataların tekrarlanmaması için gereken önlemler alınmalıdır. Çevresel etkilerin azaltılması ve toplumun güvenliğinin sağlanması için sürdürülebilir madencilik uygulamaları teşvik edilmelidir. Toplumun maden faaliyetlerine ve çevresel risklere ilişkin olarak bilinçlendirilmesi ve katılımının sağlanması önemlidir. Sadece madencilik faaliyetlerinde değil, afet ve kriz yönetimi süreçlerinde iyileştirmeler yapılmalı ve benzer trajedilerin tekrarlanmasını önlemek için gerekli adımlar atılmalıdır. Bu trajik olaylar, sadece işçilerin hayatını kaybetmesiyle değil, aynı zamanda çevresel risklerin ve çevre felaketi potansiyelinin ortaya çıkmasıyla da derin bir yaradır. Ancak bu trajedilerin bize öğrettikleri var. İşçi güvenliği ve çevre koruma, madencilik faaliyetlerinin merkezinde olmalı ve sıkı denetim altında tutulmalıdır. Geçmişteki hatalardan ders çıkararak, gelecek nesillerin benzer trajedilerle karşılaşmaması için adımlar atılmalıdır. İşbirliği, bilinçlendirme ve sürdürülebilir uygulamalarla, bu tür faciaların önlenmesi mümkündür.

Artık coğrafya kader değildir, bilinçli ve kararlı bir şekilde hareket ederek bu tür trajedileri önleyebiliriz. Bu olayın son olmasını ve benzer acıların yaşanmamasını diliyor, yıllardır çıkaramadığımız dersleri artık çıkararak, gerekli iyileştirmelerin yapılmasını umuyorum.