102. yılını onurla kutladığımız Cumhuriyetimizin kurucu felsefesini biçimlendiren düşünce sisteminin dört temel ayağı vardır:

1- Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı “tam bağımsızlık”.

2- Bağnazlığa, cehalete, her türlü geri kalmışlığa karşı laiklik, özgür akıl ve pozitif bilim rehberliğinde çağdaş uygarlık”.

3- Her türlü kişisel saltanat ve otoriteye karşı “ulusal egemenlik ve çoğulcu demokrasi”.

4- Tüm paylaşım savaşlarına, barışı tehdit eden kişilere ve yapılara karşı “Yurtta barış dünyada barış”.

Bu temel felsefenin gerçekleşebilmesini ve ülkenin geleceğini belirleyen ana yapı ise eğitim sistemidir.

Cumhuriyetimizin kurucu kadroları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Devletlerinin yakaladığı bilimsel gelişmişlik düzeyine ulaşamadığı için yıkıldığını görmüşlerdi. Onlar, emperyalist devletlerin “Hasta adam” diye tanımladığı, Osmanlı Devleti ile aynı kaderi paylaşmamak için “Ulusal temele dayalı, akıl ve bilimin öncülüğünde çağdaş ve yaygın bir eğitim anlayışını” hedeflemişlerdi. Ancak, Cumhuriyet, Osmanlı’dan karmaşık ve devrimlere karşı dirençli bir eğitim sistemi devralmıştı. Bu yüzden işleri hiç kolay değildi.

“ULUSAL, ÇAĞDAŞ ve LAİK EĞİTİM…”

“Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören bir ilke olmasının yanı sıra; aklı, bilimi esas alan eğitimin, yönetimin, hukukun dayanağı; barış içinde birlikte yaşamamızın, din ve vicdan özgürlüğünün temelidir.”

Laikliğin kökeninde, doğruluğu kanıtlanabilen ve ilke olarak üzerinde anlaşma sağlanabilecek bilgiye ulaşma hedefi vardır. Cumhuriyetimizin önder kadroları bu yüzden eğitim programlarının bir yandan toplum gereksinimlerine cevap vermesi, öte yandan evrensel değerlere saygılı, ulusal ve laik bir nitelik taşıması gerektiği görüşündeydi. “Şark’tan gelen dogmalara ve Garp’tan gelen emperyalist baskılara” ancak bu eğitim anlayışı ile karşı çıkılabilirdi. Bu yapılanma ile devletin tüm bireylerinin “eşit haklara sahip özgür yurttaşlar” olması bekleniyordu.

Yeni kamusal düzende eğitim, bireyleri, coğrafi mekânlara, etnik ve dinsel kimliklerin içine kapatmak yerine toplumu bütünüyle buluşturan bir işlev üstlendi. “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözüyle onun toplumcu, halkçı yönünü vurgulayan Atatürk “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyerek öğretmenlerden artık fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmelerini” istiyordu.

“EĞİTİMDE BİRLİK VE KARMA EĞİTİM…”

3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Cumhuriyet eğitiminin yönetim yetkisi Milli Eğitim Bakanlığı’na verildi.

Bu hukuksal düzenleme ile kurumsal anlamda kültürel ikilik kaldırıldı, medreseler kapatıldı, eğitime laik bir karakter kazandırma süreci başladı. Kanunla amaçlanan sadece eğitimin birleştirilmesi değildi. Aynı zamanda yurttaşların eğitim yoluyla ve eğitim kurumlarından başlayarak eşit kılınması da hedefleniyordu…

Öncü kadrolar, “karma eğitim ilkesi” ile eğitimde cinsiyet ayrımının kaldırılmasını, tüm çocukların eğitim olanaklarından birlikte ve eşit olarak yararlanmalarının sağlanmasını en temel hedeflerinden biri olarak belirlemişlerdi. Bu şekilde daha dengeli kişilikler oluşmakta, farklı cinslerin birbirine ve farklılıklarına saygılı olmayı öğrenmelerinin önü açılmıştı.

Cumhuriyetin ilk on yılında eğitimi yaygınlaştırma, ulusal eğitim politikalarını uygulama, öğretim programlarını, öğretmen yetiştirme yöntemlerini geliştirme çabaları ile büyük mesafelerin alındığı “mucize” bir dönem yaşandı.

DEVLETİN VE MİLLETİN GELECEĞİ…

Cumhuriyetimizin eğitim izleminde; sorgulayan, eleştiren, araştıran insan yetiştirme hedefi vardır. Ulusal, çağdaş, karma, parasız ve kamusal öncelikli bir eğitim sisteminin, toplumun birliği, beraberliği, bireylerin mutluluğu ve huzuru için yaşamsal bir önemi vardır. Bu temel ilkeler olmadan feodalizm artığı, ortaçağ kalıntısı kimliklerin siyasallaşmasını; etnik, dinsel, mezhepsel kimliklerin, eşit yurttaşlık kimliğinin önüne geçmesini engellemek, olanaksızdır.

Cumhuriyetimizin 102. yılında, kurucu değerlerinden, laik ve bilimsel eğitimden, demokrasinin temel kriterlerinden geri adım girişimlerinden kaygılıyız; ancak Atatürk ilke ve devrimleriyle çizilen aydınlık yoldan sapmalara karşı el ele vererek mücadeleyi sürdürmekte inançlıyız, kararlıyız