Günümüzün en büyük ve en gerçek sorunları ekonomik kriz ve işsizlik. Yan yana geldiğinde her bir birey için daha büyük bir çıkmaza dönüşüyor.

Gençlerin ve yeni üniversite mezunlarının önünde bir duvar gibi yıllar içinde inşa edilen işsizlik ve ekonomik kriz el ele vererek çalışamayanların yanında çalışanı da resmen ‘sıtmaya’ razı etti.

Ülkenin dört bir yanında farklı koşullarda kendini hissettiren kriz ortamı Eskişehir’in de gündeminde… Her şehirde olduğu gibi işsizliğin Eskişehir’de de önünde bir perde var… Sermaye gücü ve demokratik kriz!

Gerçek sorunlarımıza daha az odaklanmamıza neden olan demokratik kaos ne kendini çözüyor ne de yan etkilerini…

*

Ekonomik krizin tutsak ettiği başka bir girdap varsa o da çalışma koşulları. Alın terinin giderek ucuzladığı, ekmeğin pahalılaştığı bu günlerde ithalat ve ihracat rakamları arasında kent ekonomisinin büyüdüğü açıklanırken, emekçinin halini anlatan kimse yok. Çarklar sadece sermayenin kazancının büyüyeceği şekilde dönüyor…

Emekçi her zaman haksız, her zaman arka planda. Temel insani ihtiyaçlar büyük kazanımların yanında görünmez sorun olarak kalıyor… Bu sorunların coğrafi sınırları yok, insani sınırları var.

Türkiye’de işçi hakları ne durumdaysa, alın teri ne kadar kıymetliyse Eskişehir’de de öyle… Hangi ölçekten bakarsanız bakın daha az değerli ya da daha az önemli değil. Ama yerelde daha çok gündemimize almadığımız için başka şehirdeki sorunlar çok daha uzak ve gerçek dışı izlenimi yaratıyor.

O yüzden çalışma koşullarının güçlendirilmesi, ekonomik kriz karşısında adil bir sözleşme ve yan hakların iyileştirilmesini konuşmak yerine sendika ile iş veren arasında sıkışıp kalan işçilerin işten çıkarıldığına şahit oluyoruz kentimizde… Konuşamadan, kısıtlı bir çevreden dinleyerek.

Sözde sendikal haklarını kullanan işçilere ne kadar sahip çıkıldığını görüyoruz.

*

İşten çıkarmaları tek bir fabrika özelinde konuşursak işte asıl burada yanılırız; Eskişehir sanayi bölgesinde yıl sonuna kadar binlerce işçinin işten çıkarılacağı konuşuluyor. Kulaktan kulağa yayılan dedikodular ekonomik krizle normalleştiriliyor.

Krizi neden yaşadığımızı tartışırken demokratik ve hukuksal başka bir krizle bugün pençesinde olduğumuz sorunlara teslim olup gidiyoruz…

Üniversite mezunu gençler işsizliğe çarpıyor, iş bulanlar da asgari ücretin sefaletine hapsoluyor. Emekliliğim geldi diyerek sevinen deneyimli vatandaşlarımız şimdi nasıl geçineceğim telaşına düşüyor. Barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçların içinde yok oluyoruz.

*

Düşük ücret, güvencesiz koşullar, geleceksizlik ortak sorunumuz! Bu sorunlar kamu, özel sektör; işçi, memur hatta zaman ve mekan da ayırt etmiyor. Hiçbir zaman da etmeyecek. Krizin faturasını Eskişehir’de de olduğu gibi dar gelirli, öğrenci, emekçi ve emekli ödeyecek…

Toplu iş sözleşmelerindeki pazarlıklar, genel grev, eylem yapabilmek sadece örgütlü mücadelenin sorumluluğunda değil. Mücadelenin gerçek demokrasiye kavuşması gerek. Yarınlarımızı bugün kurtarabiliriz. Bunun içinde sadece kendi işimize değil başkalarının işine de sahip çıkmamız gerek. Daha fazla duymazdan ve görmezden gelmek krizi kendi elimizle Eskişehir’de de, Türkiye’de de büyütüyor!