Sendikalara üye olmak, üyelikten ayrılmak, sendika değiştirmek veya sendikasız kalmak gibi tüm davranışlar, Anayasa’nın 51’inci maddesinde yer alıyor. Ayrıca işçiler için 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, memurlar içinse 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Kanunu örgütlenme özgürlüğüne güvence sağlıyor.

Gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuat hükümlerine göre çalışanlar, diledikleri sendikaya üye olma hakkına sahip. İşçiler, sendikaların imzaladıkları toplu iş sözleşmelerine ve kendilerine sağladıkları demokratik olanaklara göre sendikaların çatısı altında örgütlenme hakkını elinde bulunduruyor.

            Ancak son yıllarda çeşitli sendikal örgütlerin etik dışı uygulamaları, işçilerin gerçek manada sendikal örgütlenmeyi gerçekleştirememesine ve sendikal örgütlenmeden uzaklaşmalarına yol açabiliyor. Bazı sendikaların, işçileri toplu pazarlık sürecinde yok sayması, çeşitli promosyon aldatmacalarıyla manipüle etme çabaları ve türlü sahtekârlık girişimleriyle tarafına çekme gayretleri, sendikal örgütlenmenin önündeki niteliksel sorunların başında yer alıyor.

            Sendikal örgütlenmenin niteliksel sorunlarından kaynağı ise etik meselesi… Öyle ki son yıllarda işçilerin sendikalaşma mücadelesinde görülen rekabet eğilimleri, sendikal örgütlenmenin etik yönlerini sorgulatıyor. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda faaliyet gösteren Türk-İş üyesi Sağlık-İş ile Hak-İş üyesi Öz Sağlık-İş arasındaki rekabette, bir tarafın sergilediği tutum ve davranışlar, etik sorununu ciddi manada tartışma konusu hâline getirmiş vaziyette.

            Öz Sağlık-İş Sendikası, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere, sağlık ve sosyal hizmetler işkolundaki işyerlerinde çalışan işçileri kendisine üye yapmak için uzun yıllar boyunca siyasi ilişkileri kullandı. Söz konusu sendika, 2022 yılında “Pandemi ödemesi” adı altında işkolundaki işçilerin kendisine üye olması şartıyla 500 TL ödeme yaptı. Oysa 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre sendikaların üyelerine para yardımında bulunması yasaktı.

            Öz Sağlık-İş, geçtiğimiz aylarda ise üyelik karşılığında işçilere akıllı saat dağıtılacağı taahhüdünde bulundu. Ancak dağıtılan saatlerin “akılsız” olduğu, işyerlerinde çalışan işçiler tarafından sosyal medya kanallarından duyuruldu.

            Öz Sağlık-İş’in manipülatif eylemleri bununla da sınırlı kalmadı. Öz Sağlık-İş, son olarak sahte hesaplardan rakibi olan Sağlık-İş adına toplu mesajlar atmaya başladı. Büyük çoğunluğu Sağlık-İş üyesi olan bir işyerinde, çalışanlara, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisinin Öz Sağlık-İş’e verildiği doğrultusunda yanıltıcı bir mesaj gönderildi.

            Oysa bu işyerinde çalışan işçiler, uzun yıllardır Öz Sağlık-İş üyesi olmasına rağmen, çalışma ve yaşam koşullarından rahatsız olan işçilerdi. Öyle ki söz konusu işçiler, Anayasa’nın ve yasaların kendilerine sağladığı haklar çerçevesinde sendika değiştirmeyi tercih etti. Söz konusu işçiler, Türkiye’nin hem niceliksel hem de niteliksel açıdan en önemli işletmelerinden birisi olan Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’nın işçileri…

            Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı işçileri, yetki başvurusuna sayılı günler kala, Öz Sağlık-İş’in tüm etik dışı saldırılarına rağmen gerçek sendikal örgütlenmeyle tanışmaya yaklaştı. Birkaç gün içinde gerekli çoğunluğu sağlaması halinde (ki mevcut durumda Sağlık-İş’in üye sayısının bir hayli fazla olduğu belli) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı işçileri, Sağlık-İş’in taraf olduğu toplu iş sözleşmesi aracılığıyla insan onuruna yaraşır işlere erişmeye daha da yaklaşacaktır. Bunun için yapılması gereken ise var olan örgütlenmeyi korumak ve geliştirmek…