Sinsi bir yılan gibi...
Karanlığın en koyu anında...
O kadar kalleş, o kadar acımasız...
--------------
Yaşananlar büyük bir felaket...
O görüntüler karşısında insanın dili tutuluyor,
Yutkunamıyorsunuz bile...
Televizyon kanallarında gördüğümüz kadarıyla,
Tüm şehirlerde durum içler acısı...
Kaldı ki, daha birçok ilçeye, birçok köye ulaşılamadı bile...
Ancak Hatay başka türlü...
Bu yaşananlar kıyaslama kaldırır mı bilemem ama Hatay çok daha ağır yaralı...
O koskoca şehir, adeta hayalet şehre dönmüş...
Binalar adeta birbirlerinin üzerine yıkılmış, sokakların çoğu girilemez halde...
Ve o binaların altında insanlar var hala...
En azından görüntülerin çekildiği bölgede öyleydi;
Hiç kimse hiçbir şey yapmıyor...
Ne bir arama kurtarma ekibi, ne bir çaba, ne gayret...
Hiçbir şey yok...
Herkes kaderini kabullenmiş, ellerinden bir şey gelmeyeceğine inanmışlar...
Öyle ki, çevrede yakınlarını arayan, bekleyen kimseler de yok...
Dedim ya,
Hayalet sokaklar çıkmış ortaya...
Dilerim öyle değildir ama, 17 Ağustos felaketinden bile daha büyükmüş gibi geliyor bana...
--------------
Peki bundan sonra neler olacak?
17 Ağustos depreminden sonra ne olduysa öyle olacak...
Yerli yabancı kurtarma ekipleri eninde sonunda ulaşacaklar bölgeye...
Yardımlar, destekler, belki de mucizeler...
Sonra,
Sonra hamasi nutuklar dinleyeceğiz sıkça...
Gereğinden fazla eleştiri, gereğinden fazla feveran...
Günler gelip geçecek...
Belki de tüm ülke olarak, şu an içinde olduğumuz panik ve şaşkınlık hali biraz olsun azaldığında, gerçeğin korktuğumuzdan çok daha acı ve kalıcı olduğunu anlayacağız...
Günler, haftalar, aylar geçecek...
Kayıpların yakınları, aileleri dışında herkes her şeyi yavaş unutmaya başlayacak...
Elbette unutulmayacak ama etkisi azalacak...
Oradaki insanlar acılarıyla baş başa kaldıklarında hayat onlar için asla eskisi gibi olmayacak...
--------------
Sonra yeni yasal düzenlemeler, projeler ortaya konulacak,
Aynı 17 Ağustos depreminden sonra olduğu gibi...
Belki yeni yapılacak inşaatlara çok daha ağır şartlar getirilecek...
Çok daha farklı teknikler aranacak...
Peki 30 yıl, 40 yıl önce yapılan binalar?
Onlar ne olacak?
İnsanlar çaresiz evlerine girip, kaldıkları yerden yaşamaya çalışacaklar...
--------------
Korkarım zengin ve güçlü ülke olmanın ne demek olduğunu, böyle acı deneyimlerle daha iyi anlıyoruz...
Tamam, felaket gerçekten çok büyük...
Çok geniş bir alan...
Anında müdahale etmek mümkün olmayabilir ama...
Rahmetli Prof. Ahmet Mete Işıkara (Deprem dede...) hep ne diyordu;
'Türkiye bir deprem ülkesi, depremle yaşamayı öğrenmeliyiz...'
Öğrenmiş miyiz?
Hayır...
Hazırlıklı mıyız?
Hayır...
Arama-kurtarma konusunda yeterli miyiz?
Hayır...
Hiç ders almış mıyız?
Hayır...
Köprüler, tüneller yaptık, akıllı otobanlar yaptık ama...
Depremi hep unuttuk, hep öteledik, hep 'bir daha olmaz' sandık...
Hep yanıldık, hep yanıldık...
Gördüğümüz tek şey;
17 Ağustos felaketinden bu tarafa geçen 24 yılda, bir adım ileri gidememişiz...