Yazı yazdıktan sonra dışarı çıktım. Bu yazı yazma işi kafayı çekmek gibi bir şey. Yazı bitinceye kadar kafanın içinde dünya fır fır dönüyor. Kafanda filler tepiniyor.

***

Dışarı çıkıp biraz kendime geleyim istedim. Halkın arasına karışıp bir bakayım dedim ne alemde ahali…

Hamdolsun, ahali halinden hayli memnun.

Şaka tabi. Halk da ahali de biz oluyoruz işte.

***

Kitapçıya gidiyordum, başka nereye gideceğim ki. Ne meyhaneye ne kerhaneye. Doğruca kitapçıya.

***

Tramvay yolundan karşıya geçerken gelip koluma girdi.

'Nereye böyle?' dedi. Sonra da ekledi: 'Yazılarını okuyorum.'

Google kusura bakmasın, giriş sayfamız bu: 'Yazılarını okuyorum.'

Kitapçıda yalnız olmak, kitaplarla baş başa kalmak isterim. Onun için, peşime takılmasın diye,

'Meyhaneye,' dedim.

Namazında niyazında bir din kardeşimiz.

'İyi ben de geleyim,' dedi, 'mezelerden tadarım.'

'Buyur gel; ama ben önce kitapçıya bir uğrayacağım.'

'O zaman ben şu ileriden ayrılayım,' dedi.

'Sen bilirsin,' dedim.

***

O arada elini arkasına attı. Allah biliyor ya, bir an korktum.

Ölümün bana sol yanımdan geleceği gibi bir saplantım da var ya.

Yazılarını okuyorum da demişti. Daha ne desin adam.

Yandık, derken, ben diyeyim el kadar sen de kol kadar bir cep telefonu çıkardı arkasından.

İnsan hayret ediyor, bu kocaman telefonları nerelerinde taşırlar, nerelerine sokup sokup çıkarırlar.

Eskiden bellerine takarlardı cep telefonlarını. Yürürken löp löp sallanırdı.

Çağ atladık. Hiç değilse bu görüntüden kurtulduk.

***

'Bak,' dedi, 'Cumhurbaşkanımız bayramımı kutladı.'

'Vay anasına! Yapma ya!'

Yalnız Reis-i Cumhur mu, cümle devlet erkanı efendinin cep telefonunda. Mesajların hiç birini silmemiş, saklamış.

'Sana da göndermişlerdir ama' dedi, biraz buruk.

'Yok canım,' dedim, 'bak istersen.'

'Senin telefonun eski model, ondandır,' dedi.

'Hadi len oradan!' desen olmaz.

Boru mu, adam cümle devlet erkanıyla kontak kurmuş.

'Doğru,' dedim, 'eski model ama önemli olan işlevi.'

Şöyle bir bakıp burun kıvırdı.

'Onun işlevinden ne olacak ki?' dedi.

'Niye öyle söylüyorsun, mesela geç boşalıyor. Herkesin mustarip olduğu da bu değil mi? Erken boşalma.'

'Nasıl yani? 'dedi.

'Bataryası uzun süre gidiyor, hemen boşalmıyor.'

'Ama dolara, borsaya bakamıyorsundur onunla. Borsa çıktı mı indi mi…'

'Doğru söylüyorsun da ben borsayı iyi oynarım. Bir kere çıktı mı bir daha öyle kolay kolay inmez. Onun için de durup durup indi mi çıktı mı diye bakmaya lüzum yok.'

Bektaşi'nin dediği gibi, dünyaya borsa takip etmeye mi geldik.

Bizi ezecek ya, hemen 'face'sini açtı.

'Bak,' dedi, 'hepsi arkadaşım.'

'Oooo!'

İnsanın hazır ola geçesi geliyor.

'Uçmuşsun sen hacı!'

***

Adam bizimle kafa kırıyor. Kimin kiminle kafa kırdığı da belli değil ya.